Kalpler Üç Sınıftır
Kalpler, sebat etmek veya dönmek açısından üç sınıftırlar.
Birinci sınıf kalpler, hayır ve tâat üzerinde sebat eden ve sabit duran kalplerdir. Allah Teâlâ bu kalpler için şöyle buyurmuştur: "Bilin ki, kalpler Allah’ın zikriyle itminan ve sebat bulurlar." (Ra'd, 28), "Allah, gerçekten iman edenleri dünyada da, ahirette de değişmez gerçek olan iman sözü üzerinde sâbitleştirir." (İbrahim, 27), "Allah onları takva kelimesi üzerinde sâbitleştirdi. Onlar bunun ehli ve lâyıkıdırlar." (Feth, 26), "Müminler, birleşmiş düşmanı görünce, 'Bu, Allah ve Rasûlü’nün bize va'dettikleri şeydir. Allah ve Rasûlü doğru vazetmişlerdir.’ dediler ve düşmanı görmek yalnızca onların iman ve teslimiyetlerini arttırdı. Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sebat ettiler. Bunlardan bir kısmı O'nun yolunda canlarını verdiler; bir kısmı da bunun için bekliyorlar. Onlar, sözlerini değiştirmediler." (Ahzâb, 22, 23)
Bu kalpler, Allah Teâlâ tarafından teyid ve takviye edilirler. Onun için, zorluklar karşısında da sarsılmaz ve dönmezler. Bu ilâhî teyid, onların takvasına, samimiyet ve temizliğine karşı bir mükâfattır. Bu ilâhî teyid sayesinde bu kalplerde şükür, sabır, korku ve ümit, tevazu, zühd, sevgi, rızâ, tevekkül, tefekkür ve muhâsebe sabit duygular ve değişmez sıfatlar hâline gelirler. Allah Teâlâ, bu kalplere ve sahiplerine şöyle seslenmiştir: "Ey itminan ve sebat bulmuş kalb (ve kalbin sahibi)! Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir hâlde Rabbine dön; benim kullarımın arasına dâhil ol ve cennetime gir." (Fecr, 29)
İkinci sınıf kalpler, şer ve masiyet üzerinde ısrar eden ve kötülüklerde sâbitleşen kalplerdir. Bu kalpler, nefis arzularıyla dolmuş, kötü huylarla kirlenmiş ve kötü duygularla mühürlenmişlerdir. Bu kalpler, bütün kapılarıyla şeytana açıktırlar. Allah Teâlâ’nın nuru ve meleklerin ışıklı ilhamı bu kalplerden çekildiği için, onlar gece gibi karanlık ve zift gibi siyahtırlar. Bu kalplerde dolaşan sadece şeytanlardır. Şeytanlar, bu kalplerde mekân tutmuş ve onların üstünde mutlak hâkimiyet kurmuşlardır. Bu kalplerde oluşan fikirler şer, duygular kirli, vesveseler zehirlidirler. Doğru düşünceler ve temiz duygular bu kalplerde yeşermez ve barınmazlar.
Allah Teâlâ bu kalpleri ve sahiplerini şöyle tanıtmıştır: "Onlar, küfür ve inkârda süratlidirler. Dilleriyle iman etseler bile, kalpleriyle iman etmezler. Yalanı zevkle dinlerler. Gerçekleri saptırırlar. Fitne ve fesattan ayrılmazlar. Allah bunların kalplerini temizlemek istememiştir. Dünyada rezillik içindedirler. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır." (Mâide, 41. âyetin kısa özeti), "Bunlar doğru yolu görseler onda gitmezler; eğri bir yol bulsalar onda giderler. Âyetlerimizi tekzip eder ve onlardan habersiz yaşarlar." (A'râf, 146), "Dini tekzip ederler. Yetimi itip kakarlar. Miskine yardım etmeyi teşvik etmezler. Namazdan yüz çevirirler. Zekât vermezler." (Maun suresinin kısa özeti), "İşledikleri kötü ameller, kalplerini paslandırmıştır. Rablerinin rıza çizgisinden uzaklaştırılmışlardır. Onlar cehennemde yananlardır." (Mutaffifîn, 14) "Sağır, dilsiz ve kördürler. Hakka dönmezler." (Bakara, 18) "Şeytanın vesveseleri bu kimselerin kalplerinde üst üste yığılan karanlıklar gibidir." (Nur 40)
Üçüncü sınıf kalpler ise, melek ve şeytana, hayır ve şer ilhamlarına eşit bir şekilde açık olan kalplerdir. Bu kalplerde melekle şeytan, hayır ve şer ilhamları devamlı surette çekişme halindedirler ve birinin arkasından ötekisi gelir. Bu sebeple, meleğin ilham ve teşvik ettiği bir hayrı, şeytan bozmaya çalışır. Şeytanın vesvese ve telkin ettiği bir şerri de melek gidermeye çalışır. Bu çekişmede nefis şeytana taraftır; onu tasdik eder ve onun dediklerini benimseyerek tekrarlar. Akıl ise melekten yanadır ve onun ilhamlarını doğru bulup tasdik eder. Bu çekişme bazen ömrün sonuna kadar galip ve mağlup belli olmadan sürer. Bazen de bir müddet sonra bir tarafın galibiyeti ile sonuçlanır. Ve bundan sonra o taraf, kalbin hâkimi durumuna gelir. Artık kalpten duyulan ses onun sesi, kalbe gelen emir onun emridir. Böylece bu son sınıf kalpler de ya birinci, ya da ikinci sınıfa dâhil olurlar.İHYA.