AKIL
Aklın Değer ve Şerefi
Aklın değerli ve şerefli olduğunu göstermek için uzun söze ihtiyaç yoktur. Çünkü bu açık bir gerçektir. Doğru bir şekilde kullanılan akıl, dünya ve âhiret mutluluğunun vesilesidir. Akıl ilmin de kaynağıdır. Hayvanlar bile, akla saygı duyar ve üstünlüğünü kabul ederler. Bu sebeple, insanlardan daha güçlü olmalarına rağmen, onlara boyun eğer ve hizmet ederler.
Akıllı insan, Allah Teâlâ’nın hâs kulu, kendi kavminin de şerefli bireyidir. Akıllı olan bir toplum da akla ve akıllıya değer verir ve üstünlük tanır. Akıl, Allah Teâlâ'ya itaat etmeyi gerekli görür, onu güzel bulur ve ondan lezzet alır. Akıl, sahibini hidâyete iletir ve onu âhiret azaplarına karşı uyarır.
Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Akıllı insan, Allah Teâlâ’ya itaat edendir; ahmak ise O'na itaatsizlik edendir." (Hars İbni Usame, el-Müsned)
Sahibini hidayete ileten, onu âhiret azaplarına karşı uyaran akıl ne güzeldir! Akıl kâmil olmadıkça iman tamamlanmaz, din istikamet bulmaz, ahlâk da düzelmez.
"Allah Rasûlü’ne:
-İnsanların dünyadaki üstünlükleri ne iledir? diye soruldu. Kendisi:
-Akıl iledir, buyurdu.
-Âhiretteki üstünlükleri ne iledir? diye soruldu.
Kendisi:
-Bu da akıl iledir, dedi.
-İnsanlar âhirette amellerine göre üstünlük kazanmazlar mı? diye soruldu.
Kendisi:
-Bunu amellerine göre kazanırlar; fakat amel etmeleri de akılları iledir, diye açıkladı." (Hâkim, Tirmizî)
İnsanları iman ve ibadete sevk eden, bunların gereklilik ve yararlarına inandıran akıldır. Onun için, Allah Teâlâ, cehennemdekilerin şöyle dediklerini bildirmiştir:
"Biz peygamberin sözünü dinleseydik veya akıllarımızı çalıştırsaydık, ateş ehli içinde olmazdık." (Mülk, 10)
Allah Rasûlü (sa) da şöyle buyurmuştur:
"Aklı en çok olan; Allah Teâlâ'dan en çok korkan, O'nun emir ve yasaklarını en iyi şekilde yerine getirendir. (İbn’ul-Mihber)
Aklın Çeşitleri
Akıl, aşağıdaki şekillerde tarif edilmiştir. Bu tarifler, aynı zamanda aklın çeşitlerini gösterirler:
1- İnsanları hayvanlardan ayıran düşünme ve anlama kabiliyeti (yeteneği). Bu kabiliyet insanlara mahsustur.
2- Zarurî şeyleri bilme kabiliyeti. Örneğin, ikinin birden çok olduğu, bir insanın aynı anda iki yerde olamayacağı akıl ile bilinebilir.
3- Tecrübe kazanma kabiliyeti. İnsanlar, bu kabiliyetleri sayesinde tecrübe kazanabilirler ve tecrübelerin birikimiyle maddî ve manevî gelişme sağlarlar.
4- Fiil ve hareketlerin sonuç ve akıbetlerini düşünebilme kabiliyeti. Bu anlamda akıllı olan bir kimse için kötü sonuçlar doğuran işler çekici değildir. Bu sebeple, böyle bir kimse kötü sonuçları olan haram lezzetlerden uzak durur. Allah Rasûlü’ne nisbet edilen bir sözde bu dördündü anlamda şöyle denilmiştir: "Herkes hayır ve sâlih amellerle Allah'a yakın olmaya çalışırken, sen aklınla O'na yakın ol." Yani, günah oluşturan işlerin kötü sonuçlarını gör ve böylece bu işlerden uzaklaş. Günahlardan uzaklaşmak, sahibine nafile ibadetten daha çok sevap kazandırır. Bir sözde de şöyle denilmiştir: "Aklını arttır ki Allah Teâlâ'ya yakınlığın artsın." Çünkü, insanı Allah Teâlâ’ya en çok yaklaştıran şey takvadır. Takva ise, haramlardan sakınmaktır. Haramlardan sakınmanın en emin yolu da, onların dünya ve âhiretteki kötü sonuçlarını önceden görebilmektir.
Bütün akıllar aynı derece ve kapasitede değildirler. Bazı akıllar, anlamaları gereken şeyleri kendiliğinden anlarlar. Bazıları öğretilip uyarılınca anlarlar. Bazıları ise, kurudukları ve ışıkları söndüğü için hiç anlayamazlar. Kendilerine iman etmek nasip olmayan kâfirlerin aklı bu üçüncü kısımdandır. Allah Teâlâ bunları kasdederek şöyle buyurmuştur: "Küfürde ısrar edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar iman etmezler. Allah onların akıllarını mühürlemiştir." (Bakara, 6)