CUMA NAMAZI
Cuma Gününün Fazileti
Cuma Namazının Önemi
Cuma Namazının Sıhhat Şartları
Cuma Adabı
Cuma Gününün Diğer Edep ve Sünnetleri
Namazla İlgili Meseleler
Cuma Gününün Fazileti
Cuma günü, büyük bir gündür; Allah Teâlâ, İslâm’ı ve müslümanları onunla şereflendirmiştir. Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Üzerinde Güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. O gün Âdem (as) yaratılmış, o gün cennete sokulmuş, o gün yere indirilmiş, o gün tevbesi kabul edilmiş, o gün ölmüştür. O gün kıyâmet kopar ve o gün cennettekilerin Allah Teâlâ'yı görme günüdür." (Müslim), "Cuma günü daha önceki kitap ehline de verilmişti. Fakat onlar, onu kabul edip etmeme konusunda ihtilâf edince, o gün kendilerinden alındı. Ondan sonra bize verildi ve bizim için bayram günü yapıldı." (Müttefekun aleyh), "Cuma günü veya gecesinde ölen müminlere şehid sevabı verilir ve bunlar kabir fitnesinden korunurlar." (Tirmizî) Kâ'b el-Ahbâr şöyle demiştir: "Allah Teâlâ, şehirlerden Mekke'yi, aylardan Ramazan ayını, günlerden Cuma'yı, gecelerden de Kadir'i üstün kılmıştır."
Cuma namazı, cemaatle kılınması emredilen özel bir namazdır. Allah Teâlâ, bu namazın edâ edildiği vakitte dünya işleriyle uğraşmayı haram kılmış, şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman, Allah'ı zikretmeye (namaz kılmaya) gidin, (bu sırada) alış verişi bırakın. Bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." (Cumua, 9) Allah Rasûlü (sa) da şunu söylemiştir: "Kim, şer'î bir özrü bulunmaksızın üç cumayı üst üste terk ederse, Allah Teâlâ onun kalbini mühürler." (Ahmed, Sünen sahipleri, Hâkim)Bir rivayette bu hadisin sonu şöyledir: "Bu kişi, İslâm dinini arkasına atmış olur." (Beyhakî)
İbni Abbas'a: "Müslüman bir kimse, Cuma ve cemaate gitmese hükmü nedir?" diye soruldu. İbn-i Abbas (ra): "O kimse cehennemliktir." dedi.
Cuma Namazının Sıhhat Şartları
Cuma namazının sahih olması için, diğer namazlardaki şartlara ilâve olarak şu şartların da bulunması lazımdır:
1- Vaktinde kılmak. Cuma namazı vakti dışında kaza olarak kılınmaz.
2- Meskûn alanın içindeki bir yerde kılmak. Cuma namazı, binaların bulunduğu alanın dışında kılınmaz. (Bu Şafiî mezhebine göredir. Bu mezhebe göre, kendilerine Cuma namazı farz olan kırk kişinin yerleşik olarak bulundukları her yerde bu namaz kılınır. Bu namazın edâ edilmesi için sultanın izni de şart değildir.)
(Hanefî mezhebine göre ise, sultanın izin vermesi şarttır. Cuma namazını kaldırmaya çalışan bazı sözde hocalar, bu maddeyi ele alarak maksatlarına ulaşmak isterler. Fakat, bu kötü maksatlı kişiler bu konuda birkaç yerde yanılıyorlar. Evvelâ, bu şart bütün mezheplere göre değil, yalnızca Hanefî mezhebine göredir. Bir mezhebin hükmünü bütün müslümanlara yüklemek ise anlamsızdır. Saniyen, Hanefî mezhebinde de bu şart farz olmanın değil, edanın şartıdır. Bu şu demektir. Sultan izin vermese de Cuma namazı farzdır. Ancak, edâ ederken onun izni lâzımdır. Sâlisen, şart koşulan her hangi bir sultandır. Yani, devletin yetkili âmiridir. Bu âmirin şer'î mânada sultan olması şart değildir. Cuma namazını kaldırmanın İslâmiyete hizmet olduğunu söylemek ise, tımarhanelerdeki delileri bile isyan ettirecek kadar mantık dışı bir iddiadır.)
3- Şafiî mezhebine göre, en az kırk mukîm (yerleşik) erkeğin katılması. Bu sayıdan daha az olan bir cemaatle Cuma namazı kılınmaz. Hanefî mezhebine göre ise, üç kişi ile de Cuma namazı kılınır. Cuma namazına ikinci rek'atta yetişen kimse, son rek'atı tek başına kılar. Fakat ikinci rek'atın rükûundan sonra gelen, öğle namazını niyet eder ve imamın selâmından sonra dört rek'at kılar.
4- İhtiyaçtan fazla olan yerlerde kılınmaması. Bu şarta uyulmadığı takdirde, geçerli olan namaz, ihram tekbiriyle öne geçenlerin namazıdır.
5- Namazın kılındığı yerin herkese açık olması.
6- Namazdan önce hutbe okunması. Hazır bulunanların susup hutbeyi dinlemeleri vacip, el kol hareketleri yapmaları, bir şeyle oynayıp oyalanmaları şiddetle mekruhtur.
Cuma günü, sünnetin kılınmadığı kerahet vakti yoktur. Ancak, imam minbere çıktıktan sonra mescid tehiyye'sinden (sünnetinden) başka sünnet kılınmaz.
Hutbe okuyan imam, sağa sola dönmez ve el hareketleri yapmaz. Bu sırada iki eliyle bir kılıç veya âsa tutması, ellerini üst üste koyması veya minberi tutması tavsiye edilir. (Zamanımızda kılıç ve asadan yanlış mânalar çıkarıldığı için, bunları tutmamak evlâdır.)
Cuma namazı, baliğ, akıllı, hür ve mukîm olan (misafir olmayan) erkeklere farzdır. Ancak yağmur, çamur, hastalık, hasta bakımı halleri Cuma namazına gitmemek için meşru mazeretlerdir.
Cuma Adabı
1- Perşembe gününden itibaren Cumaya hazırlanmak. Bunun için, Perşembe günü ikindiden itibaren duâ, istiğfar ve zikr etmek. Cuma gecesi namaz kılmak ve Kur'ân okumak. Cuma gününü ondan önceki veya sonraki günle birlikte oruç tutmak. Yalnız Cuma günü oruç tutmak ise mekruhtur. Seleften bir zat şöyle demiştir: "Allah Teâlâ’nın, kullarına maddî rızktan başka da fazl ve ihsanı vardır. Ancak bu fazl ve ihsanı, Perşembe günü ikindiden itibaren Cuma namazına kadar isteyip dua edenlere nasip eder."
Bu hazırlığı yapan bir kimse, Cuma gününe gafil bir şekilde girenlerden olmaz. Seleften bir zat şöyle demiştir: "Cuma namazından hissesi en çok olan kimse, onu Perşembe gününden itibaren gözetleyen ve ona hazırlık yapandır. Hissesi en az olan kimse ise, o gün sabahladığı zaman, "Bu gün hangi gündür?" diye sorandır.
2- Cuma günü yıkanmak ve temiz elbise giymek. Bu gün yıkanmak müekked (tekidli) bir sünnettir. Bazı âlimler, onun vacip olduğunu da söylemişlerdir.
Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü yıkanmak her mükellef üzerine vaciptir." (Müttefekun aleyh), "Cuma namazına giden herkes o gün yıkansın!" (Müttefekun aleyh), "Allah Teâlâ o kimseye merhamet etsin ki, Cuma günü erken kalkar, yıkanır, temiz elbise giyer ve erken mescide gider." (Sünen ashabı)
Elbisenin beyazı tercih edilmelidir. Siyah renk bazı âlimler tarafından mekruh sayılmıştır. Bu renge rağbet göstermek, ilk asırdan sonra ortaya çıkan bir bid'attır.Diğer renkler ise, gösterişe yol açabilirler.
3- O gün tırnakları kesmek, sakalı ve bıyığı kısaltmak gibi genel temizlik işlerini yapmak. Abdullah İbni Mes'ûd (ra) şöyle demiştir: "Kim Cuma günü tırnaklarını keserse, Allah Teâlâ ondan bir hastalık alır ve ona bir şifa verir."
4- Güzel koku sürmek. Güzel koku hem sahibini, hem de ona yakın olanları ferahlandırır. İmam Şafiî şöyle demiştir: "Temiz elbise giyenin sıkıntısı azalır; güzel koku sürenin de zihni açılır."
5- Sarık giymek. Sarık giymek diğer namazlarda olduğu gibi, Cuma namazında da müstehabtır.
6- Olabildiğince mescide erken gitmek. Özellikle Cuma günü mescide erken gitmenin sevabı büyüktür. Çünkü, mescide erken gitmekte Allah Teâlâ’nın namaz için yaptığı çağrıya icabet etmeye istekli olmak, O'nun mağfiret ve rızasına samimî olarak talip olmak anlamı vardır. (Allah Teâlâ, Hz. Musa'yı Tur dağına çağırmış ve oraya yetişmesi için de bir süre belirlemişti. Fakat, Hz. Musa (as) Allah Teâlâ ile konuşmaya duyduğu iştiyakın verdiği güçle oraya çok daha erken varmış ve Allah Teâlâ, ona niçin acele ettiğini sorunca da şunu söylemiştir: "Rabbim! Sen daha çok razı olursun diye acele ettim." (Tâhâ, 84)
Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü mescide en evvel gidenler, birer deve sadaka etmiş gibi olurlar. Bunları takiben gelenler, birer sığır sadaka etmiş gibi olurlar. Bunlardan sonra gelenler, birer koç sadaka etmiş gibi olurlar. Bunların arkasından gelenler, birer tavuk sadaka etmiş gibi olurlar. Bunlardan sonra gelenler de birer yumurta sadaka etmiş gibi olurlar. (Bir rivayette de: "Melekler, bunları geliş sıralarına göre kaydederler.") İmam minbere çıkınca da, melekler defterleri kapatırlar ve gelip hutbeyi dinlerler. Bundan sonra gelenler ise, sadece namazın farzını yerine getirmiş olurlar. Bunlara Cuma sevabından bir şey verilmez." (Müttefekun aleyh) Ashâb ve onları izleyen müslümanlar, Cuma günü erkenden mescide giderlerdi. Müslümanlarda diyanet ve ibâdetteki ilk gevşeme, bu sünneti terk etmeleriyle başgösterdi. Onlar mübarek Cuma ibadeti için gevşeklik sergilerken, yahudi ve hıristiyanlar Cumartesi ve Pazar ibadetleri için erkenden mabedlerine gidiyorlar ve dünya ehli kâr ve kazanç için şafaktan itibaren yollara düşüyorlar. Müslümanların ve âhiret ehlinin bu insanlar kadar gayretli ve istekli olmaları gerekmez miydi?
Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar ezan okumanın ve birinci safta namaz kılmanın sevaplarını bilselerdi, onun için kur'a çekerlerdi. Ve Cuma günü mescide erken gitmenin sevabını bilselerdi, bunda yarışırlardı." (Müttefekun aleyh)
7- Cuma namazına giderken, huşu ve tevazu ile gitmek ve mescitte beklerken itikâf niyetini getirmek.
8- Mescitte safları geçerken, ayaklarını oturanların omuzları üstünden geçirmemek ve namaz kılmakta olanların önünden geçmemek. Bu iki hareket de haramdır. Allah Rasûlü (sa), omuzların üzerinden atlayan bir adamı görünce onu şöyle uyarmıştır: "Hem geç geldin; hem de hazır olanlara eziyet verdin!" Ve şöyle buyurmuştur: "Kırk sene ayakta beklemek, namaz kılanın önünden geçmekten daha hayırlıdır." (Müttefekun aleyh), "Namaz kılan, önünden geçmek isteyeni geri itsin." (Müttefekun aleyh)
Direk, duvar ve seccade, namaz için son sınırdırlar. Bu sebeple, bunların önünden geçilebilir. Bunlardan biri bulunmadığı takdirde, musalli'nin (namaz kılanın) önüne âsa gibi bir şey dikmesi sünnettir.
9- Ön safta namaz kılmak. Yukarıda geçen hadis-i şerifte bildirildiği üzere, ön safta namaz kılmanın sevabı diğer saflardan daha fazladır. Ancak bazı âlimler, Cuma namazındaki ön saffın, minberin önündeki saf olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bu saf, kesilmeden baştan başa devam eder ve bu safta olanlar minberdeki hatibi daha görüp iyi dinleyebilirler.
Ön saffın fazla olan sevabına rağmen, bazı zatlar tevazu maksadıyla arka saflarda durmuşlardır. Bilindiği gibi, ameller niyetlere göredir.
10- Hutbe esnasında konuşmamak (ve bir şeyle eğlenip oynamamak).
Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Hutbe esnasında konuşan için Cuma sevabı yoktur." (Müttefekun aleyh), "Hutbe okunurken, çakıllara dokunan bir kimse, ibâdetin ciddiyetini ihlâl etmiş olur." (Müslim)
11- Hutbe esnasında, tahiyyet'ül-mescid dışında namaz kılmamak. Bu bahse daha önce de temas edildi. Hz. Ali (ra) şöyle demiştir: "Dört vakitte sünnet namazı kılmak mekruhtur. Bu vakitler sabah namazı sonrası, ikindi namazı sonrası, günün tam ortası (istiva zamanı) ve hutbe zamanıdır.
12- Cuma namazından sonra iki, dört veya altı rek'at sünnet namazı kılmak.
13- Mescitte dünya işlerini konuşmamak. Allah Rasûlü’ne nisbet edilen bir sözde şöyle denilmiştir: "Bir zaman gelecek ki, insanlar dünya işlerini mescitlerde konuşacaklar. Allah Teâlâ’nın bu insanlara ihtiyacı yoktur. Siz de onlarla oturup kalkmayın." (Beyhakî, Hâkim, İbnu Hibban)
Cuma Gününün Diğer Edep ve Sünnetleri
1- Cuma günü bir ilim meclisinde bulunmak, bir va'z dinlemek. Ebu Zer (ra)'ın rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Bir ilim meclisinde bulunmak, bin rek'at nafile namazdan daha hayırlıdır." (Daha önce geçti) Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de ilmi "fazl=üstünlük" olarak isimlendirmiştir. "Allah sana (Muhammed (as)'a hitaptır) büyük fazl verdi." (Nisa, 113) "Dâvûd'a kendi tarafımızdan fazl verdik" (Sebe', 10) gibi âyetlerdeki fazl da ilim demektir. Bu sebeple, özellikle Cuma günü ilim öğrenmek ve öğretmek en efdal ve üstün amellerdendir. Enes İbni Malik (ra) şöyle demiştir: Âyette, "Namaz kılındıktan sonra dağılın ve Allah'ın fazlını arayın." (Cumua, 10) denilerek emredilen şey, dünyalık aramak değil, hastaları ziyaret etmek, cenaze işinde hazır bulunmak, ilim öğrenmek ve Allah yolundaki dost ve tanıdıkları ziyaret etmektir."
2- Cuma günündeki eşref saate denk gelmek ümidiyle bütün gün ibadet, dua, namaz ve hayır işlerinde bulunmak. Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur:
"Cuma gününde bir saat vardır ki, müslüman bir kul o saate denk gelip bir şey isterse, Allah Teâlâ, o istediğini kendisine verir." (Tirmizî, İbnu Mâce)
Cuma günündeki bu saat de, Ramazan ayı içindeki Kadir gecesi gibi hem faziletli, hem de gizlidir. Onun için, bütün gün o saatteymiş gibi uyanık ve dikkatli olmak lâzımdır. Bu saat, "Rabbinizin bazı zamanlarda rahmet esintileri vardır. Bu esintileri yakalamaya çalışın." (Taberânî, İbnu Abdil Berr, Hâkim, Tirmizî) hadisiyle bildirilen esinti zamanlarındandır.
İmamın minbere çıktığı an da şerefli bir zamandır. O esnada da dua edilmelidir.
3- Cuma günü Allah Rasûlü’ne çok salavât okumak. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Kim Cuma günü bana seksen kere salavât okusa, Allah Teâlâ onun seksen senelik günahını affeder." (Darekutnî) Salavâtın sonunda istiğfar etmek de müstehabtır.
4- Çok Kur’ân okumak. Cuma günü ve gecesinde Kehf sûresini okumak da ayrıca müstehabtır.
5- Cuma günü ibadetlerinden birisi de çokça sadaka vermektir.
Allah Teâlâ bir kulunu sevdiği takdirde, sevabını çoğaltmak için onu özellikle şerefli ve mübarek zamanlarda hayır ve tâatlara muvaffak eder. Bir kulunu sevmediği takdirde de, günahını çoğaltmak, vebalini ağırlaştırmak ve hüsranını büyütmek için onu bilhassa böyle zamanlarda şer ve günahlara sevk eder.
Namazla İlgili Meseleler
Namazla ilgili olarak bilinmesinde zaruret bulunan meseleler topluca ve özetle şöyledir:
1- Namazda, onun kendi hareketleri dışında hiç bir hareket yapmamak onun kemâlindendir. Ancak, ihtiyaç sebebiyle bir rek'atta iki harekete cevaz vardır. Üç hareket ise Şafiî mezhebine göre namazı bozar. (Hanefî mezhebine göre ise, hareket çok olursa namazı bozar. Bunun çokluğunu örf tayin eder. Bu sebeple, dışardan bakılınca çok görülen hareketler çok sayılır. Bu hareketler, duruma göre üç veya daha çok hareketlerden oluşabilir.) Bir dünya sultanının huzurunda cesedini unutup hareketsiz duran insanlar, sultanların sultanı olan Allah Teâlâ'nın huzurunda da hareketsiz durmalıdırlar. Bu edep gereğidir.
2- Ayakkabılarla namaz kılmak caizdir. Onlarda açıkça görülmeyen necasetler de affa tabidirler. Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Biriniz namaz kılmak istediği zaman, ayakkabılarının dibine baksın. Orada bir necaset görürse yere sürtmek suretiyle temizlesin ve ondan sonra onlarla namaz kılsın." (Ahmed, Ebu Dâvûd, Hâkim) Ayakkabılarını çıkardığı takdirde, aklının onlarda kalmaması için onları önündeki bir boşluğa koyması evlâdır. Çünkü bu da namazda huşuu sağlamanın yollarındandır.
3- Namaza girdikten sonra gelen (mesbûk) kimse, rükû'da imama yetişirse o rek'at kendisine sayılır. Bu durumda, rükûa giderken rükû tekbirini de okuması gerekir. Rükû'dan sonra yetişirse, o rek'at kendisine sayılmaz. Onun için, sadece ihram (tahrim) tekbirini okur ve imamı takip eder. Mesbuk'un rükû'da imama yetişip yetişmediğini anlayabilmesi için, imam rükû yerinden kalkmaya başladığı an tekbir okumaya başlamalıdır. Bu, aynı zamanda tekbirin getiriliş biçimidir de.
4- Namazını tek başına kılmış olan bir kimse, cemaat bulursa, Şafiî mezhebine göre aynı namazı iade edebilir. Fakat bir namazı iki kere cemaatle kılmak caiz değildir. Bu durumda, kaza veya sünnet niyetiyle ikinci cemaate katılabilir.
5- Namazı kıldıktan sonra bir yerinde necaset gören kimse, ihtiyaten o namazı iade eder; fakat bu zorunlu değildir. Namaz içinde iken, necasetin farkına varsa, onu atabilirse bir şey lâzım gelmez. Meşhur ayakkabı hâdisesinde Cebrail (as) uyarınca, Allah Rasûlü (sa) ayakkabılarını çıkarmış ve namazına devam etmiştir.
6- (Şafiî mezhebine göre) sehiv secdesi selâmdan öncedir. Ancak selâmdan önce bunu unutan selâmdan sonra secde yapar ve tekrar selâm verir. (Hanefî mezhebine göre ise, sehiv secdesi selâmdan sonradır ve sehiv secdesinden sonra tekrar teşehhüd okunup selâm verilir. Sehiv secdesi birinci teşehhüdü veya kunutu terk etmek, namazı bozan bir hareketi yanlışlık ve sehiv ile yapmak veya kaç rek'at kıldığını unutup bir sayıda karar kılmak sebepleriyle yapılır. Hanefî mezhebine göre, Fatiha'yı okumamak, bayram tekbirlerini getirmemek, imamın açık namazları gizli, gizli namazları açık okuması hallerinde de sehiv secdesi yapılır. Bu mezhebe göre, sehiv secdesi vacip, Şafiî mezhebine göre sünnettir.)
7- Namaz niyetinde vesvese yapmak cehalettir. Çünkü niyetin farzı, yapılacak olan ameli özet halinde zihinde kararlaştırmaktır. Bu ise namaza dururken bir lahza içinde gerçekleşir. Ashabın niyette vesvese yapmamaları, bunun din ve takva ile alâkalı olmadığının delilidir.
8- Safta yer bulundukça tek başına durmak mekruhtur. Yer bulamayan bir kimse öndeki saftan bir adam tutup kendi yanına çekmelidir. (Ancak şimdiki müslümanların çoğu bu usulü bilmedikleri için, birisi bu harekete kalkışırsa kızabilirler. Bunu da hesaba katmak lâzımdır.)
9- Duruşta ve ihram (tahrim) tekbirinde imamın önüne geçmek namazı bozar. Hareketlerde onun önüne geçmek şiddetle mekruhtur. Okumalarda ise, onun önüne geçilebilir.
10- Safları doldurmak ve düz tutmak cemaat namazının güzelliklerindendir. Bu sebeple, safta duranların bu hususlara dikkat etmeleri, gerekirse imamın da uyarıda bulunması lâzımdır.
11- Yanlış namaz kılanları bilgilendirmek emr-i ma'rûf cümlesindendir. Allah Rasûlü’ne nisbet edilen bir sözde şöyle denilmiştir: "Câhil olana doğruları öğretmeyen âlimin vay haline!"
Abdullah İbni Mes'ûd (ra) şöyle demiştir: "Birisinin yanlış namaz kıldığını (veya yanlış abdest aldığını) görünce, onu bilgilendirmeyen kimse onun günahına ortaktır." Bilâl İbni Sa'd şöyle demiştir: "Hata gizli yapıldığı zaman, sadece sahibine zarar verir. Açıkça yapıldığı zaman ise, bütün görenlere zarar verir. Çünkü bu durumda görenlerin onu bir şekilde düzeltmeleri gerekir." Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir: "Mescitte tanıdığınız arkadaşlarınızı gözden geçirin. Göremediğiniz olursa onun durumunu soruşturun. Hasta ise kendisini ziyaret edin. Mazeretsiz gelmemişse, ona sitem edin."
Şer'î bir mazeret bulunmadıkça cemaati terk etmek doğru değildir. Çünkü cemaatle namaz kılmanın büyük sevabı vardır ve o, âlimler arasındaki ihtilâfa göre ya farz-ı ayn (herkese farz olmak), ya farz-ı kifâye (yeterli sayıyla icra edilmesinin farz olması) veya müekked (tekidli) bir sünnettir. Eskiden bir kimse cemaate gelmeyince, arkadaşları bir tabut götürüp onun kapısına bırakırlardı. Bununla, o kimsenin manen ölmüş olduğunu göstermek isterlerdi.
(Kadınların kendi aralarında cemaat namazı kılmaları sünnet değildir. Erkekler cemaatinde bulundukları takdirde ise, erkeklerin arkasındaki bir safta durmaları gerekir. Çünkü, erkeklerle aynı safta ve hizada durmaları halinde, Hanefî mezhebine göre, imam onlara da imamlığı niyet etmişse, aynı saftaki ve arkadaki erkeklerin namazları bozulur; imam bunu niyet etmemişse, bu sefer de onların namazları geçersiz olur. Şafiî mezhebine göre ise, bu mekruh olmakla birlikte kimsenin namazını bozmaz.
Bir müddet evvel, kadınların cenaze namazını kılıp kılamayacaklarıyla ilgili hararetli bir tartışma yaşandı. Fakat burada tartışılacak bir durum yoktur. Çünkü kadınlar isterlerse, elbette ki, diğer namazlar gibi cenaze namazını da kılabilirler. Ancak erkeklerle birlikte kıldıkları takdirde, onların arkasında saf tutarlar. Bunun hükmü mezheplere göre değişse de sonuç aynıdır. Çünkü İslâm dini kadın ve erkek ihtilâtını hiçbir zaman hoş görmez ve zaruret bulunmadıkça buna izin vermez.)
Namazla ilgili diğer meseleleri "Evrâd" bahsinde zikredeceğiz.