GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
   
  Yeni islami Portaliniz
  GAVSI SANİ(KS)İLE İLGİLİ SOHBET MÜLAKATI
 

SEYYID SAKI HAZRETLERI NIN SEYDA HAZRETLERI (K.S.) VE SEYYID

ABDULBAKI HAZRETLERI (K.S.) ILE ILGILI SOHBET MÜLAKATI

MÜLAKATI YAPAN: ALPEREN GÜRBÜZER(DAHA ÖNCE GÜNDÜZ GAZETESINDE YAYINLANDI)
-Seyyidim, Seyda Hazretlerinin çocukluk dönemlerinden anlatir misiniz?
-Çocukluk dönemleri hatirimiza gelmiyor. Ancak son irsad dönemleri aklimiza geliyor. Seyda Hz.?leri Gavs Hz.?lerinin en büyük destekçisi ve yardimcisi idi. Gavs (k.s.), dar-i beka?ya irtihal edince yirmi sene üzerinde irsad faaliyeti baslar. Bu sefer yardimci olarak seyyid Abdülbaki hazretleri vardir ve onun disinda dogru dürüst yardimcisi olmamakla beraber,bu kadar genis bir kitleyi irsad yapti.
-Seyyidim, seyyit Abdülbaki Hazretleri ayni zamanda babaniz oluyor. Bir baba olarak halifelik döneminde seyda Hz.leri için derdi ?
-Bize nasihati genelikle su oluyordu:


?Eger benim evlatlarimsaniz saniz bana itaat etmeyin, bu zata itaat edin. Benden hiçbir sey sormayin?
Yani kendisini kesinlikle baba olarak, bizimle kendisini mürsidin arasindan çikartti. Bizi bu tarikata isindiran Seyyid Abdülbaki Hazretlerinin bu halleri ve tavirlari oldu. O?nun davranislari aileye çok etki yaptigi gibi, bizleri de Seyda Hazretlerine bend ediyordu. Hem bizleri mümkün mertebe bu yola tesvik ediyordu, hem de kendisi bizatihi hayatinda uygulayarak örnek oluyordu. Zaten öyle olmasaydi bugünkü durum olmazdi. Malumunuz , irsad halkasi illa ki babadan ogula , ya da kardesten kardese geçecek birsey degil. Bu elde edilen ve çalisarak ulasilan bir nimet. Seyda Hz.lerinin büyüklügü Seyyid Abdülbaki Hz.lerinde daha da gerçek meyvesini verdi. Bugün baktigimizda cemaat üçe dörde katlandi. Yine cezbeye bakiyorsun büyük bir mürsidin alametini gösteriyor.
-Seyyidim, Seyda Hazretleri döneminde Seyyid Abdülbaki Hazretlerini hep arkasinda iki büklüm bir vaziyette arkasinda görüyorduk. Bunu nasil izah edersiniz

-Bence O?nu gören âdâbi ve âdâbin ne olmasi gerektigini bilmesi lazim. Seyda Hz.lerinin arkasinda yürümesi olsun, suskunlugu olsun, edebi olsun ve sofilerin içinde kaybolusu çok büyük bir hadisedir. Hatta Seyda Hz.leri döneminde bile , âdâbi ögrenmek isterseniz Seyyid Abdülbaki Hazretlerini görün diyordum. Sizin de söylediginiz gibi iki büklümdü adeta. O?nun âdâbi ve halleri bizim aileye çok etkisi oldu. On ila oniki sene medrese hayatimda ve aile ortaminda babamdan en belirgin gördügüm hal, âdâbi idi.
-Seyyidim , Seyda Hazretleri sizin amcaniz olmasi dolayisiyla bize aktaracaginiz bir hatirasini anlatirmisiniz?
- Bir gece vaktiydi. Bir baktim patirti kütürtü ve ses geliyor. Çok korktum o ara . Acaba suikast mi var diye. Kalktim, Gökçeada?da kaldigimiz evin etrafini dolastim, bir sey göremedim. Tabii sabah oldu, fakat hâlâ o ani unutamiyordum. Merakimi yenemedim ve Teyzeme söyledim:
-Teyze, gece böyle böyle oldu neydi bu?
Teyzem yüzümdeki saskinligin farkina vararak bana olayi söyle anlatti :
-Valla, ben çok korktum. Korkudan amcani uykudan kaldirdim. Uykudan kaldirilinca bana kizarak, uykudan niye uyandiriyorsun ? dedi . Ve tebessüm hali gelince gördügü rüyayi anlatti. Söyle dedi :
Resul-i Ekrem Efendimizi rüyamda gördüm . Mahser günüydü .Resulüllah (S.A.V.) tarafina dogru bagirarak ;
-Ya Resulüllah ! Beni bu Ümmetine feda et .



Iste o anda , Resulüllah?in seklini tam bilemeyecegim ama, beni o sirada uykudan kaldirdin ve rüyam tam olmadi.

Seyda Hazretleri?nin Gökçeada?da geçirdigi günlerde bir senenin üzerinde beraber kaldigim en çarpici hatirasi bu olmustur. Bu hatira her yönüyle hem madden hem de manen Ümmet-i Muhammediye?ye feda olmaya çalismanin bir ifadesidir. Ümmeti Muhammediye için atese girmek bile büyük fedakarliktir. Yani netice itibariyle Seyda Hazretleri olsun, Gavs Hazretleri olsun , Sah-i Naksibendi (K.S.) olsun, bütün sadatlar bayraktarlik yaparak, kendilerini bu sekilde Ümmet-i Muhammediye?nin yoluna feda ettiler.
- Seyyidim, Seyda Hz.lerinin vefatina yakin zamanlarda sohbet etmeye baslamasini nasil yorumluyorsunuz ?

-Iste , zaten Seyda Hz.leri sohbet etmeye baslayinca içimize kurt düstü. Çünkü , ondan önceleri hiç sohbet etmiyordu. Sadece Gavs Hz.leri vefat ettigi dönemlerde biraz hafif sohbeti oluyordu. Son zamanlarda sohbete baslayinca, ben dedim; ya kiyamet kopacak bizi uyariyor, ya da vefat edecek. Tabii bu vefat nefsimizin hosuna gitmiyordu ve hiç düsünmedigimiz, gerçekten hiç aklimizin ucuna dahi gelmesini istemiyorduk. Elbette ki, ölümü her zaman saniyeler içinde kendimize hissetmemiz lazim , ama O?nun vefat edecegini ne hissediyorduk ne de saniyorduk. Fakat o sohbetleri korku veriyordu bize. Zamanla içimizdeki o korkular da çikti maalesef. Maalesef diyorum kendi açimizdan, kendisi açisindan ise muhakkak hayirlara vesile oldu. Resul-i Ekrem Efendimizin yasinda vefat etti. Bizim için zor oldu tabii.
Seyda Hazretleri?nin vefatiyla yasadigimiz süreçte tecrübe kazandigimizi idrak ettim. Simdi burada sadatlar?in himmeti çok büyüktür.

Dikkat ederseniz Seyda Hazretleri?nin vefatindan sonra Menzil?e gelmiyen çok az insan oldu, ya da sapmalar hiç olmadi gibi. Asil olan Seyda Hz.lerinin dar-i bekaya irtihaliyle O?nu sevmemiz gerektigini anlamaktir. Burda gaye mürsidi sevmek, Resulüllah?i sevmek ve muhabbete hasil olmaktir. Resulüllah (S.A.V)?in muhabbeti hasil olabilmesi için Kur?an-i Kerim?de mealen : ?Eger beni sevmek istiyorsan Resulüllah?i sevin? diye buyuruyor. Yani, eger sizi sevmemi istiyorsaniz Resulüllah?i sevin mesaji var. O halde Resulüllah?i sevmekle Allah?i sevmis oluyoruz. Seyda Hz.lerine olan sevgimiz bizi Resulüllah?a götüren basamaktir. Bu basamaktan gaye davadir. Dava ise seriat-i garra ve sirat-i müstakimdir. Eger Seyda Hazretlerine olan sevgi ve muhabbet bizi oraya götürmemisse, bugünkü bu davanin devamini saglayamazdik. Geçmiste bazi duydugumuz insanlar mürsitleri vefat edince tarikati biraktigini müsahade ettik . Bu durum o insanlarin sevgiden yoksun olduklarina isarettir. Oysa , Sadatlarin yolunda mürsitten sonra ayrilma onlarin sevmedigi metoddur, devamlilik esastir.

Sadatlar sadece bize basamak oluyorlar, Allah?a götürmek için Ümmet-i Muhammediye?ye hizmetkarlik yapiyorlar. Bizim onlarin ardinda her seferinde aglamamiz, bence onlarin gidisine degil de kendi halimize aglamanin kanaatindeyim. Acaba yetim mi kaldik ? Ama Elhamdülillah bizi yetim birakmadilar, bizi çobansiz da birakmadilar. Bu kapilar da kapanmadi. Onun için sunu sürekli herkesin aklinda bulundurmasi lazimdir:
Sadatlar?in sevdigi seyleri sevmek gerekir. Ya da bize ne yaptirmak istiyorlar, kendilerine mi taptirmak istiyorlar, yoksa Allah?a mi? Kendi ahlakini mi ihya etmek istiyorlardi yoksa sünnet-i seniyyeyi mi ? Bütün bu sorulari tahlil edip hakikate talip olmaliyiz. Sadatlarin bize dersleri hep zikir ve Kur?anin tatbiki oldu . Netice itibariyle Sevgilinin sevgilisi sevgili olmalidir. Sevgili ise seriattir ve sünneti seniyyedir. Yani bu kapinin ve bu zatlarin en büyükleri seriattan ayrilmamak ve ayriltmamaktir. Kalabalik ölçü degildir . Sayiya takilmamak en dogrusu . Uçmakmis , suymus veya busmus , bu tür kerametler dogrudur ama , büyüklüklerine delil olamaz.


Ben birgün Seyda Hz.lerinin yanindaydim. Kerameti sordular . Dedi ki :
Bu Naksibendi tarikatinda keramet yeni adete girmis bir kiz, nasil adetini annesinden , babasindan ve etrafindan sakliyorsa, aynen Naksibendi tarikatinin evliyalari da kerametlerini disariya çikarmalarini ayip telakki etmektedirler. Bazan Allah-ü Teala izhar ediyor, onlardan baskasinin hidayetine vesile olabilmesi için. Sadat-i Naksibendi yolunda mecbur kalmadikça keramet olsa dahi, O zatin haberi oluyor, haberi olmuyor, bazan sofinin haberi oluyor , bazan zatin haberi oluyor, bazan da hiçbirinin haberi olmiyacak sekilde tecelli edebilir. Bu tür kerametler onlarin büyüklüklerine ölçü degil , tek ölçü seriate uygun davranislardir.


Bugün dikkat ederseniz bazi sapik olaylara sahit oluyoruz. Eger müslümanlar seriati biraz bilseydi bu sahte insanlarin pesinden gitmezdi. Onun için Seriati herkesin bilmesi lazimdir. Evliyalarin büyüklükleride seriata uygun davranislari ile ölçülüdür. Biz sadatlardan kesinlikle hilaf-i evla , yani fetva kismina aykiri hiçbirsey görmedik.Mesela Cem-i tehir, cem-i tekdim hilaf-i evla konusudur. Bu mevzuda dört mezhep birlesmedigi için , Vallahi birgün Ankara?ya giderken Seyyid Abdülbaki Hz.leri benim namazimi tekrar bana kildirdi. Çünkü tehiri , cem-i takdim etmistim. Yani hilaf-i evlaya bile gitmemisler, isin fetvasi sudur , budur demeden arabayi durdurdu namazi tekrarlattilar bana. Kelimenin tam anlamiyla onlarin en büyüklükleri seriata uygun davranmalaridir. Tabii ki , seriat demek Kur?an ve hadis demektir. Her ne kadar bugün seriat kavrami yanlis lanse edilmeye çalisilsa da gerek Türkiye?de gerekse Islâm aleminde bilinen manada seriat Kur?an ve hadistir. Kur?an Allah?in , hadis ise Resulüllah?in kelamidir. Kur?ani anlamada hadis birinci kaynaktir. Yani hadis Kur?anin tefsiridir ve bize açiklayici sekli diyebiliriz. Iste bu tasavvufta o seriat-i uygulamaktir. Mesela Allah (C.C.) Kur?an-i Kerim?de: ?Ancak kalbler Allah?in zikri ile mutmain olur? buyuruyor. Simdi bunu nasil biliriz? Herkes ayet-i kerimeyi okuyor ama nasil anliyoruz?Nasil iste ? Uygulamayla , yasayarak o belli olabiliyor. Kalb-i huzura erebilmek için Allah?i zikretmemiz lazim .


- Seyyidim, Seyda Hz.lerinin; ?Bir medrese talebesini binlerce sofiye degismem? sözünden maksat nedir?
Iste görüyorsun bir medrese talebesi binlerce sofiye üstün geliyor. Medrese talebesinden maksat ilimdir. Burda ilme önem veriliyor, sahsa degil . Çünkü ilim farzdir . Söylenilen ilimdir ve ilme tesviktir. Onun için yanlis anlamamak gerekiyor.
Bazen soruyorlar : Farzdan önceki farz nedir ? Cevap olarak ilimdir diyorum . Feraiz?i bilmemiz gerekmeyebilir ama, oruç, namaz ve helal-harami vs. bilmek farzdir. En azindan ilmihallerden farz kismini bilmek zorundasiniz. Fakat ilmin tamamini bilmek sart degildir. Sadece farz kismini bilmek yeterli.
Ilmin genis ve kapsamlica bilinmesi ancak ve ancak belli bir egitim sürecini yasamakla elde edilebilir. Muhakkak zahiri ilim olmadan batini ilim de olmaz . Seriat tarikatin zirhi derken bunu kastediyoruz. Onun için kim çoban olmak istiyorsa zirhini da almasi lazimdir.


Dikkat ederseniz Naksibendi tarikatindaki mürsidler de zahiri ilmini bitirmeyen halifeler yoktur. Belki vardir , olmustur ve adapsizlik olmus, o da sönmüs gitmistir. Yani cahil Naksibendi tarikatinin halifesi kesinlikle irsad yapamamistir. Alim denilen bir insan hadis ilmi , tefsir ilmi , fikih ilmi gibi ilimleri bilmeli ki alim olabilsin . Bu ilimleri bilenlere alim deniliyor. Sadece dünyevi ilme sahip olanlara alim denilmiyor. On ila onbes sene devam ettigim medrese hayatimda , medrese Hocamin Menzil?e intisap etmedigi zamanda onun bir kelimesi vardir. Diyor ki :
Bu kapida otuz-kirk senedir seriat disinda birsey görmedim.
Hatta Medrese Hocam önceleri Seyh Masuk?a bagliymis. Seyhi vefat ettikten sonra bir mürside baglanmak için yola koyuluyor ve Seyda Hz.lerini görüyor. Gögsünden bir günes çikiyor gibi kendisini etkiledigini anlatti bizlere. Bir seferinde de istihareye yatmis ve istiharede Seyda Hz.lerinin iki memesinin altindan iki tane günes çikiyor gibi görmüs ve o haliyle iki isigi gördügü an Seyda Hz.lerine demis ki:
?Bana da doktorluk yap.?


Yani intisap etmek istemis. Oarada eski Seyhi , vefat eden Seyhi gözükmüs, durmus ve utanmis. Bunlar tabii istihare ile oluyor ve derken Seyda Hz.lerini intisap etmek nasip oluyor.
Seyda Hz.lerinin gögsünden çikan iki isigi ilme de yorabiliriz. Seyda?miz zaten medrese ilmini bitirmisti. Medrese ilminden sonra , yani zahiri ilmi bitirmistir ki, bilahare yalnizliktan dolayi devam ettiremedi . Sadece manevi ilme basladi . O ilm-i kal?den ilm-i hal?e geçti. Malumunuz ilmin de iki çesidi var:
-Ilm-i kal (zahiri- sözlü ilim)
-Ilm-i hal (batin-i ilim)
Bildiginiz gibi, Cüneydi Bagdadi Hz.lerine sormuslar.
- Falanci seyh nasil ne kadar büyüktür, iste uçuyor.
Demis:
- Yok. Büyüklükse kus da uçuyor.
- Iste falan zat suyun üzerinde yürüyor.
- Yok kurbaga da yüzüyor.
- Iste , falan zat da masriktan magriba gidip geliyor.
- Yok .Seytan da masriktan magriba seyrediyor, tarzinda sorulara cevap veriyor.
Yani büyüklük ölçüsü seriata uygunlukla anlasilir. Hatta Sah-i Naksibendi?ye sormuslar:
- Kurban büyük mürsidi nasil bilirsiniz?
Sah-i Naksibendi (k.s.), ayni Cüneyd-i Bagdadi Hz.lerinin cevabini vermis:
-Seriata bagliligindan bellidir.
Mürsidin bizim elimizdeki tahlili seriata ittiba etmesiyle idrak ederiz. Simdi bu kapinin gerçekten seriata bagliliklari tartisilmaz. Eger seriata bagli kalmasaydi Sadat-i Kiram?in yolu bu denli ilerleyemezdi. Bugün bu toplulugun buraya toplanmasi onun meyvesidir . Aslinda büyüklük ölçüsü kalabalikla da degil , o da muteber degildir. Sadece bir muteber olan bir husus vardir: Seriata uygunluktur.

Seyyidim, Seyyid Abdulbaki Hz.leri genç yaslarda hasta oldugu halde , Gavs Hz.leri O?nu hem medrese ilmi ögrenmek için Van?a gönderiyor , hem de orada tevbe vermesi için görevlendiriyor. Sizce ?hastalik , ilim ve irsad? üçünü birarada yürütmesi mümkün mü ?
- Bunun üçünü bir arada götürmesi sevdikleri is oldugu için , hatta on tanesini de götürebilirler. Nasil ki , insan sevdigi zaman yemegin bes çesidini de yiyebiliyorsa , hasta oldugu zaman da mide sevmediginden bir tanesini bile kaldiramiyor. Aynen öyle bir insan , bir isi yapacagi zaman sevmesi ve inanmasi lazim. Bu büyük zatlar ayni duygularla yüklü olduklarindan dolayi, onlara zor gelmiyor. Iste verem hastaligi vardi kendisinde. Kesinlikle hastalik sürecinde bile gece namazlarini ihmal etmemislerdir. Artik hayatlari ahlak oldugu için yasam sekline dönüsmüs.


Seyyid Abdülbaki Hz.leri hapiste kaldi. Yanilmiyorsam bir ay civarinda. Bu durumu haber alan Dayim Seyyid Sidki gözyaslarini tutamayarak Gavs Hazretlerine anlatmis. Gavs (k.s.) demis:
- ?Aglama. Bu da Sadatlar?a mutabaattir. Bütün Sadatlar hapse girmis, sürgün olmus, idam edilmis. Bu bir ay hapse girmis çok mu? Sükür et .?
O zatlar varis olduklari için o çile biraz da ordan dagilacak mecbur. Eger bu gibi hadiseler olmasaydi, bir Seyyid Taha Hz.leri Seyyid Abdullah (k.s.)için söylemis:



S. Abdullah?in bir yönünden süpheye düstüm. Herkes O?nu seviyor, muhalefet eden yok. Düsünebiliyormusunuz Sadatlardan ender de olsa muhalefet durumla karsilasmiyanlari merak konusu olabiliyor. Çile bu yolda artik mutabaat olmus. Çile ile bu sekilde örnek oluyorlar. Daha dogrusu bize sabir tesellisi oluyorlar. Iste bu büyük zatlar Resul-i Ekrem de çile gördü diye bizim imanimizi korumaya aliyorlar. Bunlara eziyetle biz korunmaya aliniyoruz.
- Seyyidim , biraz da Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin bel agrilarindan bahsedebilir misiniz?
- Bel agrilari siddetli derecede seyrediyordu. Hatta ameliyat olmadan önce çok hastaydi, kirk güne kadar yatakta kaldi, ameliyat olmak istemedi. Çok sikistirdik yine ameliyat olmadi. Bu durumunun camiiye gidip gelmesinin engel olmiyacagini ve böyle de idare edebilecegini buyurdular bize . Fakat artik ayaklari zayiflamaya baslamisti. Gerçekten tehlikeli noktaya gelmisti. Seyda Hz.leri O?nun yanina geldi, dedi:
?-Ameliyat ol, takdir-i ilahi neyse olur.?
Seyyid Abdulbaki (k.s.) cevaben :
?- Valla kurban agridan degil de , bunun için...? dedi . Içindeki tam o niyetini söyleyemedi. Yani camiiden ve taatindan olurum endisesini dile getiremedi. Nihayet , Seyda Hz.lerinin o telkininden sonra ameliyat oldu.
Elhamdülillah , bugün hiç olmiyacak sekilde irsad faaliyetlerine devam ediyor. O ameliyattan sonraki günlerde de yine bel agrilarinin nüksetmesine ragmen hiçbir sikayetini ne gördük ne de duyduk. Yani oh?dur , ah?dir, bu da hastaliktir serzenisine rastlamadik. Hastaligini bile doktora söyleyecegi zaman utanarak söylüyor. Belki bizim zorlamalarimizla oluyor.


Yanilmiyorsam Seyh Muhyiddin Arabi Hz.leri bir hastalanmis. O?na demisler :
?- Doktora git...?
Demis ki :
?-Zaten doktor evimi yikmis. Rabbü?l Alemin takdir etmis, ne doktoru...?
Tabii doktordan çare bulmak adetullahtandir ve sünnettir. Muhyiddin Arabi Hz.lerin ne doktoru falan demesi aslinda çare bulmayi reddetmek anlaminda degil. Bence onlar hallerini sikayete dönüstürmemek içindir. Seyyid Abdulbaki Hazretleri dinlenme için Afyon?a gelmesi bahanedir. Sebebi irsad faaliyetleri ve Ümmet-i Muhammediye?nin hidayeti içindir. Hatta Seyda Hz.lerinin makami içindir, bos kalmamasi dolayisiyladir.


Fakir insanlar çoktur , Menzil?e gelemiyor. Onlarin en büyük islahati irsad faaliyetlerini yogunlastirmasiyla istirahat etmektir. Nasil ki, en büyük azab iki sevmiyen insani biraraya getirmekse , en büyük rahatlik da seven insanlarin bir arada olmasidir. Arastirmalar ve ilim adamlari da bunu teyid ediyor. Seyda Hz.leri için de romatizma agrilari dolayisiyla Afyon?a gidiyor deniliyordu. Ama sunu bir kere daha beyan edeyim ki; kesinlikle irsad faaliyetleri içindir, bizim anlamamiz içindir.


- Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin Seyda Hz.lerine beyati nasil oldu ?
- Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin , Seyda Hz.lerine beyati 21 gün sonra gerçeklesti. Tabii Gavs Hz.leri hakikaten çok degisik bir mürsiddi.. Kasrik hep eskiya , soyguncu bir mekandi. Onun için çok O?nu gören kesinlikle Gavs Hz.lerinden ayrilmazdi . Hirsiz olsa bile hirsizligindan dönüyordu. Seyda Hz.leri ve Gavs Hz.lerinin müsbet faaliyetleri oldu. Burda babami da çok seviyorlardi, küçüktü, hastaydi. Gavs Hz.lerinin O?na sefkati, sofilerin O?na olan muhabbeti ve ayrica Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin kendine özgü yönü dikkat çekiyordu o zamanlarda. Gavs (k.s.)?in sefkati yediden yetmise herkes de sevgi olusturuyordu.


Gavs Hz.leri vefat ettikten sonra tabii en büyük Seyda Hz.leri vardi. Seyyid Abdulbaki Hz.leri yanilmiyorsam yirmi bir güne kadar tevbe alip intisap edememisti . Ama bize kendisi söyledi; Seyda Hz.lerine karsi olan itirazindan dolayi degildi .


Ben 11-12 yasinda idim . Gavs Hz.leri zamaninda küçüktüm. Vefati bizim ailede agir gelmis ve biraz sok olmustuk. Bence o sokun etkisinden babamin intisabi gecikti. Tabii bazi hulefalar babamin bu tutumuna baski yapmislar, fakat hepsini reddetmis. Hatta bazi halifeler Seyda Hz.lerine de bu durumu sikayet etmisler. Seyyid Abdulbaki Hz.leri bütün bu sikayetlere hiç aldiris etmeden, hakikaten herseyini birakarak Gavs Hz.lerinin kapisina yapismisti.
Tabii ki dünya çekemezligi ne kadar varsa ,ahiretin de çekemezligi vardi. Hiç farki yok, ayni ticaret gibidir. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin bu halini çekemiyenler oldu. Hatta birgün Seyda Hz.lerinin yaninda Gavs (k.s.)?in halifelerinden biri laf söylemis. Bu yüzden bir halifesini dövmeye kalkismis bile . Tabii intisap ettikten sonra bu tür olaylari bize anlatmisti.Seyda Hz.leri tutmus O?nu:



?- Seyyid Abdulbaki otur? demis. O da herseyden vazgeçerek Seyda Hz.lerine beyat ediyor. Hatta ve hatta hatirliyorum bize ve annemize söyle bir hatirlatmada bulunarak:
?- Siz gitmek istiyorsaniz gidin.?dedi.
Biz tabii köydeki bazi olaylardan dolayi bir iki kere gitmek istedik, buna bizatihi yasadik. Babam bir kez daha :
?- Beni dinlerseniz gitmezseniz. Ama gidiyorsaniz gidin, ben gelmiyorum, hiçbir yere ayrilmiyorum.? Diye kendi ile mürsidi arasinda hiçbir perde kalmadigini beyan etti. Yine bazi olaylardan dolayi birgün babama dedim ki :
?- Kurban , Allah hakki bilmez mi??
Seyyid Abdulbaki Hz.leri cevaben :


?- Oglum ,Allah imanimizi, herseyimizi bu zatin eline vermistir. O?nun hakki herseyi onda bulmakla mümkün ve buna inanin.? Dedi.
Yani, babam imanini mürsidden biliyordu. Onun için Seyda Hz.lerinin irsad yillarinda en büyük yardimcisi Seyyid Abdulbaki Hz.leri oldu. Gerek medrese faaliyetlerinde , gerekse Menzil?in islerinde aktif olarak faaliyet gösterdi. Ondan sonra da amele baslayinca bu seferde iki büklüm olarak yap dedi yapti , yapma dedi yapmadi. Yani tabiri caizse 8 sarttaki ölüm rabitasinda ölü yikayicisinin elinde teslim oldugumuz gibi, babam da mürsidinin elinde ölü ve cansiz gibiydi. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin halifelik dönemlerinde bizim zahiri gözle gördügümüz bir yanilma olmamistir bu konularda. Gavs Hz.leri vefat ettikten sonra babamin zahiren Seyda Hz.lerine çok destegi oldu.
- Seyyidim , Naksibendi Tarikatinin mürsidleri arasinda fark var mi ?
- Naksibendi Tarikatinin mürsidleri olsun, sofileri olsun insan nefesleri kadar degisik meziyetleri ve mesrebleri vardir. Tabii bunlari birbirine tercih etmek son derece yanlistir. Iste Sah-i Naksibendi mi daha büyük , yoksa su mu daha büyük ? gibi sorularla mesgul olmak abesle istigaldir. Hasa o bizim haddimize düsmüs degil .


Sanatkâr yaptigi isten belli olur. Tabii ki, sanatkâr sanatkâri yetistiriyor ve o zaman sanatkârlik belli oluyor. Netice de hepsi Resulüllah Efendimizin (S.A.V.) büyüklügüdür. Allah dostlari Resulüllah (S.A.V.)?in bahçelerinden yetisen güllerdir. Hepsi o bahçeden yetisiyorlar. Burda esas olan hangi bahçevan bahçeyi daha iyi bakiyorsa, iste o en güzeli ve en büyügü olabiliyor. Hepsi büyük ama , büyük devamli kendinden daha tecrübe demektir. Bir mürsidde mevcut bulunan tecrübenin mürside aktarildiginda bir sonraki mürsid tecrübeye tecrübe ilave ettiginden dolayi, sanki daha büyük gözüküyor, ama bence hepsi dedigim gibi aynidir. Yani bu büyüktür, su küçüktür diye mütalaa?da bulunmak yanlistir. Önemli olan bu irsad faaliyetinin halen sag olmasi ve kiyamete dek sürecegi gerçegidir.
- Seyyidim, irsad sürecine baktigimizda, Gavs Hz.leri zamaninda tek tek tevbe, Seyda Hz.leri zamaninda 10-15 kisiye tevbe ve Seyyid Abdulbaki Hz.leri döneminde ise hiç de alisik olmadigimiz irsad metodu dikkatimizi çekiyor. Bu durumu izah edebilir misiniz?


- Bazi seyhler Seyda Hz.lerinin 10-15 kisiye bir anda tevbe vermesine itirazda bulundular. Niye 10-15 kisiye veriliyor diye. Simdi de Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin 75-100?e yakin kisiye bir anda tevbe verdigini müsahade ediyoruz.O?nlarin mevcut sartlara göre bazi imkânlari faaliyete geçirmesini yanlis anlamamali. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin ip?le (seritle) vermesi hakikaten bir imkandan kaynaklaniyor. Gerçi ben Afyon?da degildim ama, duydugum kadariyla orasi artik o kalabaligi kaldiracak yükte degilmis. Onun için arastirdik, inceledik seritle Sadatlardan , yanilmiyorsam Abdullah Dehlevi Hz.leri?nin halifelerinden tevbe vermis. O yazilardan derledik , topladik Afyon?a gönderdik. Hatta sorduk serit?e (ip?e) kaç kisi olabilir diye , 75-100 kisi arasinda olabilir dediler. Nasil ki , Seyda Hz.lerinin 10-15 kisiye bir arada tevbe vermesine itiraz edenler olmussa, Abdullah Dehlevi Hz.lerinin halifelerinden birinin seritle vermesine de itiraz etmisler. Aslinda bu Naksibendi tarikatinin ikinci meyvesi oldu.



Dikkat ederseniz Gavs Hz.leri Menzil?in ismini Buhara koymus. O kadar hicret hayatindan sonra buraya geldigi zaman Menzil?in ismini Buhara?ya çevirdi. Menzil?in ismi aslinda Buhara?dir. Bazi itirazlardan ve o günkü ortamlarin müsait olmayisindan dolayi o isimi pek kullanilmadi, ama Menzil?in adi dedigim gibi Buhara?dir.
Bu Buhara Sah-i Naksibendi?nin Kasr-i Arifani?dir. Bence Buhara ikinci Naksibendi tarikatinin alevleyisidir. Bu da mecbur ki , artik o zaman Resul-i Ekrem Efendimiz?e bu tarihe kadar yapilan irsadin hepsinin tekrar yesermeye basladigi mekânin adidir:Buhara... Onun için bize normal geliyor. Çünkü bu zatlarin büyüklüklerinden bu isimi aliyor.
- Seyyidim, Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin Türk-i Cumhuriyetlere ve Türk-i illere olan ziyaretinden bahsedebilir misiniz?
- Benim sahsi inancim Türk-i Cumhuriyetlere yapilan seferde tüm o sadatlarla görüstü. Kesinlikle her yerde oldu ve bir kere sahit oldum. Birgün Sah-i Abdulhalik-il Gücdivani Hz.lerinin türbesindeydik. Türbenin etrafinda bir kez dönerken , herhalde farkinda olmadan sirtim merkada gelmis, nasil gelmis, ben de bilmiyorum. Babam beni hemen çagirdi, dedi:
?Sirtini merkada dönme.?


Bu halimi düzeltmeye çalisirken , bu seferde sirtim Seyyid Abdulbaki Hz.lerine geldi. Herneyse , ben anladim ki, kesinlikle onlarin hepsiyle bulustular. Bazi kimseler var anlatilamiyor. Nasil ki, suyun tadi nasildir?sorusuna cevap veremiyor ancak suyu içerek anliyorsak, gerçekten de orda bazi yasanan hadiseler söylenilmiyor, yasamak lazim . Oraya gidenlerin hepsine ve hangisinden sorarsan sor, bence bu cevabi verirler. Yani kelimelerle ifade edilemiyor.

Sah-i Abdulhalik-il Gücdivani Hz.lerinin merkadinda benim içimde acaip bir sikinti vardi. Bakiyorduk insanlar hep agliyor, mahsun bir halde ve bizde acaip bir tutkunluk vardi. Sah-i Naksibendi (k.s.)?in türbesine gittik , geceydi. Yine ayni acaip haller burda da devam etti. Tabii rabitadayiz, bir an gözümü açtim. Bir baktim, sanki Seyyid Abdulbaki Hz.leri Seyyid Fevzeddin?in kafasini elinin arasina almis , O?nu havaya kaldirmis gibi gördüm. Daha ben Fatiha duymadan gözümü tekrar kapattim, bir baktim bu sefer ellerinin arasinda ben varim. Gerek Seyyid Fevzeddin?in gerekse bizim sakal koyusumuz bu topraklarda ve Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin elleri arasinda gerçeklesti. Çok degisik bir haldi, anlatilamiyor, hem de anlatamayiz da . Ordaki insanlara da sorarsan hepsinde bir haller oldu ama, kimse ne oldugunu gerçek manada bilmedigi kanaatindeyim.
Seyyid Fevzeddin dedi ki :


?Ben Sah-i Naksibendi Türbesine kadar, kesinlikle sakal koymak gibi düsünce kalbimde yoktu. Her ne olduysa orda oldu.?
Hakikaten orda çok degisik oldu, benim sakalim da o zaman birakildi. Sanki firtinadan önceki bir sessizlik vardi. Tabii bu mesele biraz degisik, derin belki müsadesi yok, ancak bu kadarini söyleyebildik.
- Peki Seyyidim , Türk-i Cumhuriyetlerde insanlar Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin nasil karsiladilar?


- Ordaki insanlar Sadatlari görünce , sanki babalari kaybolmus, bekledikleri bir baba gelmis gibi karsiladilar. Kesinlikle ne biz, ne de ordaki insanlar birbirimize yabancilik çekmedik. Zaten müminler kardestir ve öyle öz kardes olarak kaynastik. Çünkü öz kardesiz, anadan babadan öz kardesiz . Yetmis senedir aramizda bag kalmadigi halde , sanki bir saniyelik bir bag kaybolmus gibi hissettik. Onlar da sofidirler ve Naksibendi Tarikatina mensuplar ama , tabii ilim olmadigi için hep kulaktan duyma ile adaplarini muhafaza edebilmisler, yapabildikleri kadar yapmaya çalismislar.

Bir gece bir yerde misafir kaldik. O gece kalktilar, o gece sabaha kadar o insanlar yatmadi keyften ve muhabbetten. O gece koyun kestiler, yemek yaptilar, sabah namazindan sonra yedirdiler ve sonra bizi yolcu ettiler. Biz ayrildigimiz zamanda hepsi agladilar, küçük çocuklari bile... Kelimenin tam anlamiyla mükemmel bir misafirperverlik ve çok degisik haller diyari idi.
- Seyyidim, Türk-i illeri ziyaretin akabinde Menzil?deki Merkad?in yapisi Türk-i imari tarzina dönüstürüldü, bizi bu konuda aydinlatir misiniz?
- Biz de onu hissettik. Zaten o geziden sonra pespese kararlar gelmeye basladi. Camii olsun, merkad olsun yogun bir insaat faaliyeti basladi. Tabii bu bizim zahiri gördüklerimiz, zahiri yorumumuz ve manevi yorumunu bilmiyoruz. Zahiren baktigimizda Kasr-i Arifan Menzil?e dönüsmüs.
Biliyorsunuz Gavs Hz.lerinin zamaninda yapilan camii, Seyda Hz.leri döneminde hemen hemen onun iki misli büyütüldü. Gerçekten de sürekli katlamali gidiyor. Gerçi bunlar ölçü degil . Bu tür katlamali imar faaliyetlerine bakarak bu büyüklüklerden bahsetmek nefsimizin hosuna gidebilir. Bunlar zahiri yöndür. Yine söyledigim gibi , kendi kendimizi tatmin ediyoruz. Seyda Hz.lerinin vefati da bütün sofiler için büyük bir nasihat olmustu. Insallah hepimiz en güzel tarzda yararlaniriz.
- Seyyidim , Seyda Hz.lerinin biraktigi camii tamamen yikilarak yerine daha büyük kapasitede camii insa edilirken , sadece Seyda Hz.lerinden hatira kalan minareye dokunulmayip muhafazaya alindi. Bunu nasil degerlendiriyorsunuz ?

- Seyda Hazretlerini bize hatirlatmasi gereken sadece minare olmamalidir. Bakin iki sene evvel umredeyken , ondan önce Seyyid Abdulbaki Hz.leri bana bir tesbih verdi. Bu tesbihle Hazret Muhammed Diyauddin vird çekmis. Tesbih Hazretin dedesine (Seyh Abdurrahman-i Tahi?ye) verilmis. Seyh Abdurrahman-i Tahi?den de babama geçmis ve babam da bana verdi. O tesbih, nasil olduysa Mekke?de kayboldu. Sürekli tasidigim tesbihi kaybedince çok üzüldüm. Hatta beni endise de aldi. Belki tarikattan merdud edilirim diye. Hem korku hem de üzüntüyü bir arada yasiyordum. Durumu Dayima söyledim:

?- Vallahi tesbihi kaybettim, ben mahvoldum. En iyisi burda bizi affederse affeder. Kabe?nin yaninda isi bitirelim.?
Dayim Seyyid Abdulbaki Hz.lerine hal meselemi anlatinca, babam bana gülümseyerek bakti ve beni yanina çagirdi. Dedi ki :
?- Bunlar dünya malidir, fanidir. Bunlarla kafani mesgul ederek zaman kaybetmeye degmez. Maksat o tesbihi Allah?a götürmektir. Nihayetinde o bir agaçtir. Onun manevi ve bir yadigar yönü var ama, gaye degildir. Tesbih, Allah?a ulasmada bir vasitadir.?

Nasil biz diyoruz ki ; bize minareyi biraktilar, ya da Gavs Hz.leri mihrabini birakti, veyahut da Seyda Hz.leri içerdeki merkadi birakti. Oysa bunlar belki bizim açimizdan nefsimizi tatmin etmek , belki onlar açisindan da hediyeleri kalsin diyedir. Netice itibariyle gerek Gavs Hz.leri gerekse Seyda Hz.lerinin en büyük eserleri , iste bu cemiyet, bu hatmeler, bu irsad faaliyetleridir. Yani biz bunlarla sadatlari hatirlamamiz lazim. Bir minareyle, bir mihrabla hatirlarsak çok yanlis yapmis oluruz. Çünkü , zahirde gördügümüz eserler fani olan ve geçicidirler. Fakat baki olanlar bu yapilan ameller , hatmeler, vird?ler ve bu irsadlardir.

Bence Gavs Hz.lerini, Seyda Hz.lerini ve bütün sadatlari gerek hatmede ve gerekse vird?lerde hatirlamamiz lazim. Bu tür amellerde hatirladigimiz zaman ebedül ebed onlarla beraber oluruz. Eger bir minareyle, bir mihrabla ve bir camii ile hatirlarsak, en fazla yüz sene hatirlarda kalir . Bugün Sah-i Naksibendi (k.s.)?in neyi kalmisdi ki? Gittik o sadatlarin merkadlarini gördük ama , biz onlari hiç görmeden de hatirlayamadik mi? Onun için yapacagimiz amellerle hatirlamak en güzeli . Zahiri görüntülere saplanmamaliyiz. Tabii bunu israrla söylememden maksat, gerçekten de ihtiyaç hissediyorum ve kitabda da yazilirsa bazi insanlar kendinden bir örnek çikarirlar. Çünkü , biraz itiraz edildi ama, kimse hakikatini düsünemedi.
Sanki , Seyda Hz.lerinin temeli ile Gavs Hz.lerinin temeli ayni degilmis.Bence camiin temelleri daha da büyütüldü. Hatta Seyda Hz.leri vefat ederken, Seyyid Abdulbaki Hz.leri hepimizi topladi ve bütün aileye dedi ki :
?- Seyda Hz.lerinin temellerini bu sekilde birakmiyacagiz. Çok çok büyütmek zorundayiz. Onun için bana yardimci olacaksiniz...?
Tabii temeller her yönüyle çok çok büyütüldü. Buna katkida bulunmamiz lazim, kendimiz için.


Hz. Ibrahim (A.S.)?i atese attiklari zaman kertenkelenin iki çesidi var; birisi su döktü , birisi de üfürdü.Hz. Ibrahim (A.S.) o su dökene dedi ki :
?- O koca dag gibi atese senin o damlacik suyun neye yarar ki ? Fakat ben senin dostun oldugunu bileyim.?
Öbür üfürene de dedi ki ;
?- Ya zaten ates dag gibi üfürsen ne olur ki ? Ben de senin düsmanin oldum.?
Bu misalden hareketle bizim burda katkimiz su olacak :
Bu yolu bilelim , sevelim.
Bu yolu seviyoruz, bu yolu biliyoruz diyebilmeyi muhakkak istemisler. Bizim katkimiz baska ne olabilir ki?
Onun için minareye takilmamamiz lazim . Hatta Seyda Hz.lerinin sahsina takilmamak gerekir. Bunlar istedikleri seyler degil. Fakat davalarina, seriata ve adaplarina takilmamiz lazim. Çünkü, Sevgilinin sevgilisi sevgilidir. Yani onun sevgilisi bize sevgili olmalidir. Madem ki, O sevgili ise sevgilisini de sevmemiz sart. Sadece onu sevmekle bu is bitmez. Kelimenin tam anlamiyla esas olan sevgiliyi sevmemiz lazim ki saplantilardan kurtulabilelim.
Gerçekte bize birakilan miras yollaridir.O yollarina ram olmaliyiz. Hakiki manada manevi mirasa sahip çikmali ve adaplara çok riayetle çok faydalar elde edebiliriz.Bütün bunlar hepimiz için musavidir. Ilk müracaat edecegimiz kapi seriattir, ondan sonra ise adaptir. Gavs Hz.lerini ve Seyda Hz.lerini seveceksen sahsi için degil, yolu için seveceksin. Seyyid Abdulbaki Hz.lerini seveceksen , seni o yola götürecegi, o maksadina ulastiracagi için seveceksin ki, o zaman hakikati bulabilesin .

Neyi ararsaniz , mürsidinizi arayin , bulmaya çalisin. Keramettir,sudur, budur vs.bunlarla oyalanmayin . Onlari bilmiyen insanlar bu tür saplantilarin pesine düssün. Bizim kesinlikle pesine düsmememiz gerekir.Hepimiz bu zatlarin evladiyiz.Evet biz zahiri evladiyiz ama , o da önemli degil, o da fanidir. Gerçek evlatlari sofilerdir.
Madem ki , hepimiz onlarin evladiyiz, miraslarina sahip çikmaliyiz. Onlarin miraslari da demin de söyledigimiz gibi bu yoldur.
- Seyyidim , Seyyid Abdulbaki Hz.lerini Türk-i Cumhuriyetlerde sadatlari ziyareti ardindan Umre yolculuguna çikmasini nasil izah edebilirsiniz?
- Sunu öncelikle belirteyim ki Umre?nin ilki farzdir. Hac da ilki farz olup, öbürleri sünnettir.


Bu Umre , Türk-i Cumhuriyetlerdeki sadatlarin mekanlarina gitmemizden degisik bir ziyaret degildi. Bence yükünü hafifletmek ve bu yürüyüsü teyid etmektir. Ve edildi...
Sahsi kanaatim odur ki, hem Resulüllah?dan olsun hem de Sadatlardan olsun bazi anlatamiyacagim durumlar teyid edildi ve her tarafta da kabul gördü.
Bu zatlarin kerametlerini söylemek çok abestir. Tabii bazi haller bizi tatmin ediyor. Orda birgün benim gördügüm bir olay oldu. Teravihleri kiliyorduk. Rükn-i Yemani ile Hz.Ismail hücresi tarafindan Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin tam arkasindaydim. Inan ki, babami Kâbe kadar büyük gördüm. Büyüdü, büyüdü, büyüdü...akil sir ermiyor.Ve orda ertesi gün hatir almaya gittik. Yine orda ayni patlama oldu bana . Daha fazla anlatmam zor , bilmiyorum, sadece bu yürüyüsü teyidi diyebilirim. Gerek Kâbe?de gerekse Ravza?da ne oldugunu anliyamiyacagimiz, ayni Buhara?da gördügümüz ya da görülenlerin ayni benzerlerini hissettik ve yasadik . Hissedilen ve yasanilan hallerin izahini bilmiyoruz, sadece bildigimiz su var; seriata ve âdâba çok önem veriyorlar. Tabii bu da bizim için büyüklüklerinin göstergesi oluyor.
- Seyyidim, Seyda Hz.leri döneminde sanki muhabbet daha agirlikta görülüyordu. Bu dönem için ne buyurursunuz?


_ Gavs Hz.leri zamaninda muhabbet daha da zirvedeydi. Seyda Hz.lerinden sonra , artik Seyyid Abdulbaki Hz.leri döneminde emeklemeyi bitirdik. Onun için memegi emzigi ve sütü biraktik, ve yürümege basladik. Ilim, akil ve zikir ön plana çikti. Çünkü, hep muhabbetle olmaz. Muhabbet nereye kadar götürür? Ama ilimle, akilla ve zikirle gittigin zaman bu ebedül ebeddir. Seyyid Abdulbaki Hz.leri, simdi bunu kisa zamanda vermeye basladi. Artik yürüyün , yeter o kadar keyf yaptiniz, simdi çalisma zamanidir diyor adeta... Zaten muhabbetten maksat da bunlarin hasil olmasidir. Demek ki , bunun zamani gelmisdir ki, gerek zikir , gerekse seriat üzerinde olsun çok duruluyor. Tabii ki öbür sadatlarda yaptilar ama , o gün için muhabbet daha agirlikli olmasi gerekiyormus demek . Bizim hastaligimiza göre tedavi veriliyormus. Bugün demek ki, ilaç buymus. Onun için niye o eski muhabbet yoktur dedigimiz zaman , kendimizde bir eksiklik arayalim . Acaba hep o eski muhabbetle mi yürümemiz lazim? Biraz zor, artik olgunlasma dönemindeyiz. Çünkü, olgunlasmaya ihtiyacimiz var. Sartlar ve ortam onu gerektiriyor, muhabbet gerekmez kanaatindeyim.


- Seyyidim , Seyyid Abdulbaki Hz.leri ilim hayatini nasil bitirdi ?
- Gavs Hz.lerinden okudu. Degisik yerlerde okudu. Molla Dervisin yaninda da okudu.
- Seyyidim, Seyyid Abdulbaki Hz.leri hiç sohbet ediyor mu ?
- Bazan münakasa ve anlasmazligin çiktigi durumlarda sohbet ediyor. Sohbeti agirlikla seriat üzerinedir. Sofilere yönelik genellikle mesaji sudur:
? Bizi her yerde bulamiyabilirsiniz. Fakat öyle bir sey elinize aliniz ki nerde olursa olsun, bu da seriat ve âdâptir. Çünkü seriat bu yaptiginizin zirhi ve ihatasidir. Adap ise onun devamini sagliyor.?
En küçük âdâbsizliklari daglar kadar gözümüzde büyütmemiz lazim . Çünkü en küçük âdâbsizlik siyah noktadir. Naksibendi tarikati beyaz perde oldugu için , o siyah nokta perde de oldugu zaman, insanin gözü o beyazligi görmüyor, direk o siyah noktaya ilisiyor. Bu durum tabii olarak zikri ve irsadi engelliyor. Bundan da öte birisinin hidayetine vesile olacaksan olamiyorsun. Yani âdâbsizliklar o yaptigimiz seriat amellere engel olmaktadir. Hatta namazlari gece gündüz kilsan da âdâb yoksa hiçbir kiymeti yoktur. Ne feyzi ne de bereketi olur.


sadatlar sohbetlerinde bilhassa niyet üzerinde de çok duruyor ve söyle buyuruyor :
? Niyetinizi Allah rizasi için sürekli kontrol ediniz.?
- Seyyidim, en son ne tavsiye edersiniz ?
- En son Seydamizin tavsiye ettigi seriati ve tarikati tavsiye ederiz. Allah?a kavusmak istiyorsak, Gavs Hz.lerinin söyledigi gibi nefse basmak gerekir. Ümmet-i Muhammediye?nin birlik ve beraberligini saglamaya çalismak görevimiz olmali. Fitneleri bertaraf etmemiz lazimdir. Resulüllah?i, Gavs?i ve Seyda Hz.lerini seviyorsak bu zat?in pesinden gitmemiz lazimdir. Çünkü , Seyyid Abdülbaki Hz.leri O?nlarin yollarini idame etmeye çalisiyor. Ona yardimci olmamiz gerekiyor. Tabii burda yardimci olmak derken, kendi amel ve davranislarimiza dikkat etmemizi kast ediyorum. Yoksa zahiri yardim degildir. Iyimiz Allah katinda en takva olanimizdir. Kisacasi ISLAMIYETdiyor ve tavsiye ediyoruz

 
  Bugün 98 ziyaretçi (120 klik) kişi burdaydı! gullerinefendisi1.tr.gg  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol