Yararlı İlimden Ne Kadar Öğrenilmeli ?
Yararlı olup olmamak bakımından ilimler üç kısımdır:
a) Çoğu da azı da zararlı olan ilimler. Bu ilimler kötülenmiş ve nehyedilmiştir.
b) Çoğu da azı da yararlı olan ilimler. Bu ilimler övülmüş ve teşvik edilmiştir. Bu ilimler ne kadar çok öğrenilirse, o kadar iyi ve güzeldir.
c) Kifayet miktarı yararlı olan ilimler. Bu ilimlerden ihtiyaç miktarı öğrenilmeli, daha fazlası terk edilmelidir.
İlimlerin bu şekilde üçe taksimi, insanın diğer halleri için de geçerlidir. Örneğin, sağlık ve güzel huyların çoğu da azı da yararlıdır. Çirkinlik ve huysuzluğun çoğu da azı da zararlıdır. Cömertlik ve cesaret ise, bir ölçüye kadar yararlı, onun ötesinde zararlıdırlar. Bu sebeple, cömertliğin aşırı şekli olan "tebzir" (saçıp savurmak) ve cesaretin taşkınlık hali olan "tehevvür" (tedbire aldırmamak) kötülenmiştir.
Din ve dünyaya faydası olmayan veya zararı faydasından fazla olan ilim için zaman harcamak doğru değildir. Çünkü, ömür insanın sahip olduğu en değerli varlıktır. Onu değersiz işlerde harcayıp çarçur etmek dine de akla da aykırıdır.
Bütünüyle faydalı olan ilim; Allah Teâlâ'yı tanımaya, O'nun sıfatlarını, mahluklar üzerindeki iş ve icrâatını bilmeye vesile olan ilimdir. Bu ilim, âhiret saadetini de kazandırır. Bu ilmi öğrenmek için ne kadar çaba gösterilse azdır. Çünkü bu ilim, ucu bucağı olmayan bir denizdir. İnsanlar, çabalarının derecesine göre bu ilim denizinin ancak sahillerinde dolaşabilirler. Onun içine girip yüzenler ise sadece peygamberlerdir.
Bu ilimden hisse sahibi olabilmek için, o konudaki kitapları okumak, çokça müşahedelerde bulunmak (âlemde olup bitenleri ibret gözüyle seyretmek), kalb ve nefis ıslahına çalışmak, ibadetlere ağırlık vermek ve gereksiz dünya meşguliyetlerini terk etmek lâzımdır. Bu ilim bir takdir ve kısmet meselesi ise de, ondan bir şey öğrenmek için çaba göstermek şarttır. Çünkü uğraşmak öğrenmenin anahtarıdır.
Belli miktarda faydalı olup bunun ötesinde zararlı veya lüzumsuz olan ilim ise, alınan gıda gibidir. Gıdanın da bir miktarı yararlı ve hatta zaruridir. Fakat, bundan sonrası ya israf, ya da zehirdir. Farz-ı kifâye olan ilimler bu ilim türündendirler. Onun için, bu ilimlerden ihtiyaç miktarını öğrenmek ve ötesini bırakmak lâzımdır. İlimler sınırsız oldukları için, sınırlı olan bir ömürle onları gidebildikleri yere kadar takip etmeye kalkışmak doğru değildir.
O halde, kişi önce kendi kendisinin ıslahıyla meşgul olmalı, kendisini ıslah etmeye muvaffak olursa, o zaman da başkalarının ıslahıyla uğraşmalıdır. Kendisini ıslah etmeden başkalarıyla uğraşmak hatasına düşmemelidir.
Kendisini ıslah için öncelikle öğrenmesi gereken ilim, azı da çoğu da faydalı olan ilim türüdür. Bunun için, gücü nisbetinde Allah marifeti kazanmalı, fıkıh ve ilm-i hal öğrenmeli ve kalbin sıfatları hakkında malumat edinmelidir.
Allah marifetiyle ihlâs, takva ve huşu' kazanır; fıkıh ve ilm-i hal ile ibadet ve muamelelerini düzeltir, kalbin sıfatları ilmiyle de bunların iyi ve kötü olanlarını ayırır. Çünkü bunların bir kısmı iyi iken; hırs, hased, riya, kibir, ucub (kendini veya amelini beğenmek) gibi olanları da kötüdür.
Bu kötü sıfatlar kalpten tasfiye edilmedikleri takdirde, helak edici etkiler yaparlar. Onun için, bunları tanımak ve ayıklayıp atmak vaciptir.
Fıkıh ve ilm-i hal öğrenirken bu sıfatları öğrenmeyi ihmal etmek son derecede yanlıştır. Bu yanlışı irtikâp etmek, tıpkı cildin üstüne cila çekip altındaki yara ve mikropları tedavisiz bırakmak gibidir. Fakat böyle olmasına rağmen, çoğu insanlar zahirdeki amellere ve bunların ilmine özen gösterirken, kalplerini kötü hal ve sıfatlardan temizlemeyi ve bunun ilmini öğrenmeyi ihmâl ediyorlar.
Bunun için de gün geçtikçe manevî hastalıklar artıyor ve ahlâkî zaaflar çoğalıyor.
Fakat eğer sen, âhireti istiyor ve ebedî helâktan korkuyorsan, kalbe musallat olan illetleri öğren ve onların tedavisi ile uğraş.
Bu illetleri uzaklaştırdığın takdirde, onların yerine güzel sıfatlar kazanacak ve dışıyla içiyle mükemmel bir müslüman olacaksın.
Unutma ki, Allah Teâlâ marifeti dışındaki ilimler amel içindir. Bu sebeple, bu ilimlerin değeri amele yardımcı olmaları ölçüsündedir. Onun için, gerekli olan şey, çok bilmek değil, bildiğini amele çevirmektir.
Amel değeri olmayan ve amele çevrilmeyen ilimlerle uğraşmak caiz olmayan ömür israfıdır.
Âhiret talibi olan bir müslüman, dininde basiret sahibi olabilmek için Kur'ân-ı Kerim'i, onun derli toplu bir tefsirini, Buharî ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarını ve bunların orta genişlikteki şerhlerini, ibadet ve muameleleri kısaca anlatan bir fıkıh ve ilm-i hal kitabını, iman esaslarını "Ehl-i Sünnet" çizgisinde izah ve ispat eden bir akide ve kelâm kitabını okuması gerekir.İ.GAZALİ- İHYA