- Bir insan gücü dahilinde olan, Allah’ın bütün emir ve yasaklarından sorumludur. Sorumluluğu, gücünün gittiği yere kadardır. Toplumu düzeltme imkânı olanlar, şahsıyla birlikte toplumu da düzeltmekle yükümlüdür. Başkasını düzeltmeye gücü yetmeyen ise, kendi nefsini düzeltmekle meşgul olacaktır.
- Aslında her insan, şahsıyla, ailesiyle, yakın çevresiyle, mahalle ve şehriyle, ülkesiyle, dünyayla, hatta kâinatla alakalıdır. İnsanın, sadece içinde oturduğu yerküresi ülkesiyle değil, aynı zamanda güneşle, ayla, yıldızlarla, bulutlarla, atmosferle de yakın ilişkisi vardır.
Fakat bu alaka ve ilişkiler aynı seviyede değildir. İnsanın en büyük ve sürekli görevleri, en küçük daire sayılan kişinin kendi nefsinde, kendi şahsında vardır. Daha sonra sırasına göre, aile, akraba, yakın çevre, uzak çevre ve diğer daireler gelir. En büyük dairelerdeki görevler en az olandır. Kişi kıyamet günü, bu sıraya göre sorguya çekilir. Bu sebepledir ki, imandan sonra ilk açılan dosya, namaz dosyasıdır.
-“Hepiniz çabansınız/gözetmensiniz, hepiniz maiyetinizden sorumlusunuz”( (Buhârî, Cuma, 44; Ahmed b. Hanbel, II, 108) mealindeki hadis-i şerifte aynı zamanda –kişilerin güçlerine göre- farklı sorumluluk boyutuna da işaret edilmiştir. Devlet başkanı, bütün devletten, halktan sorumludur. Hükümet, yasama ve yürütmesinden sorumludur. Vali ilinden sorumludur. Muhtar mahallesinden sorumludur. Aile reisi, ailesinden sorumludur.
Hz. Muaz b. Cebel’in anlattığına göre, peygamberimiz(a.s.m) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde, bir kul şu dört şeyden sorguya çekilmeden bir tarafa adım atamaz: Ömrünü nerede tükettiğini, gençliğini nerede eskittiğini, malını nereden kazanıp nerede harcadığını ve öğrendiği ilmiyle neler yaptığını..” (Krş. Tirmizi, Kıyamet, 1, IV, 612; Mecmau’z-zevaid, 10/346).