Ümmet-i Muhammed (a.s.m.) birçok yönleriyle övülen bir millettir. Kur’ân’da da, diğer İlâhî kitaplarda da övülmüştür.
Hz. İsâ, İncil’de, bu ümmetin övgü dolu sıfatlarını gördüğünde, onlardan eylemesi için Allah’a duâ etmiş, Allah da onun duâsını kabul etmiştir. Günü geldiğinde müceddit olarak yeryüzüne inmesinin hikmetlerinden biri budur. (Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Feza Gazetecilik, 1996, 14/74)
Ayrıca, Kur’an’da da adı geçen Yemen padişahlarından Tubba’ adındaki bir Melik/Kral, “Ben Ahmed(a.s.m)’in Allah’tan gelen hak peygamber olduğuna şahadet ediyorum. Eğer onun zamanına kavuşsaydım, ona vezir ve (Ali gibi) amca oğlu olurdum” demiş(bk. İbni Kesîr, el-Bidâye, 2:166; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:363).
Bir de meşhur Habeş Kralı Necaşi de şöyle demişti: “Keşke şu saltanata bedel Hz. Muhammed(a.s.m)’e hizmetkâr olsaydım.” (Kadı Iyâz, Şifâ, 1/365; Nebhânî, Hüccetüllah, 115; Beyhakî, Delâil, 2/285)
|