Hz. İbn-i Abbas (r.a) diyor ki: Ben bir gün Nebi (sav)’in terekesinde idim. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ey evlatçığım! Sana bazı kelimeler öğreteceğim. Allah-u Teâlâ’yı muhafaza et ki, Allah da seni muhafaza etsin. Allah-u Teâlâ’yı muhafaza et ki, O’nu sana yönelmiş bulasın. İstediğin zaman yalnız Allah’tan iste. Yardım dileyeceğin zaman da yalnız Allah’tan yardım dile.
Bil ki! Eğer bütün ümmet sana fayda vermek için toplansa, Allah’ın senin için yazdığından başka sana fayda veremez. Ve eğer bütün ümmet sana zarar vermek için toplansa, Allah’ın senin için yazdığından başka sana zarar veremez. Kalemler kaldırıldı ve sayfalar kurudu.
Sevgili kardeşim, kim Allah’ın muhafazasını ister ve Allah’ın hıfzının gölgesi altına girmeği murad ederse bu hadise dikkat etmelidir. Zira bu hadis, Allah’ın muhafazası altına girmenin yolunu göstermektedir.
Hadisimizi İbn-i Abbas (r.a) hazretleri nakletmektedir. İbn-i Abbas hazretleri diyor ki:
Ben bir gün Nebi (sav)’in terekesinde idim dedi ki; Ey evlatçığım! Ben sana bazı kelimeler öğreteceğim.” Peygamber Efendimiz (sav) bu kelimeleri İbn-i Abbas hazretleriniz zatında aynı zamanda bizlere de öğretmektedir. Bu sebeple, Efendimizin öğreteceği bu kelimelere son derece dikkat kesilelim.
Allah'ı muhafaza et! Elbette Allah’ın zatı muhafazadan müstağnidir. Burada kastedilen muhafaza: Allah’ın dinini muhafaza, Allah’ın kelamı olan Kuran’ı muhafaza, Allah’ın Resulü’nün sünnetini muhafaza ve Allah’ın isminin şerefini ve izzetini muhafaza gibi manalardır.
Evet, “Allah’ı muhafaza et...” Peki, biz Allah’ı muhafaza ettiğimizde, Allah bize nasıl muamele edecek?
İşte hadisin devamı: Allah da seni muhafaza etsin. Demek kim Allah’ın muhafazasını isterse, ilk önce Allah’ı muhafaza etmelidir. Yani Allah’ın dini için, kitabı için, resulünün sünneti için fedakârlık yapmalı ve onların muhafazası için çalışmalıdır.
Hadisin devamında Efendimiz (sav) yine aynı emri tekrar ediyor: Allah'ı muhafaza et! Allah’ı sana rahmetiyle, ihsanıyla, keremiyle yönelmiş bulasın. O halde kim Allah’ın kendisine cemalî isimleriyle muamele etmesini isterse, ilk önce kendisi Allah’ı muhafaza etmelidir.
Demek hadisin bu bölümüne kadar iki şey öğrendik:
1- Allah’ı muhafaza edeni Allah da muhafaza eder.
2- Allah’ı muhafaza edene Allah rahmet ve keremiyle muamele eder.
Hadis-i şerifin devamında Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:
İstediğin zaman yalnız Allah’tan iste. Yardım dileyeceğin zaman da yalnız Allah’tan yardım dile.
Evet, Allah’tır, her sesi işitip cevap veren. Ve yine Allah’tır, her istenilen şeye kâfi gelen. Allah’tan başka kim var ki sesimizi işitsin, bize merhametiyle muamele edip istediğimizi bize ihsan etsin? İşte bu sırdandır ki, Efendimiz (sav) sadece Allah’tan istemeyi ve ancak Allah’a sığınmayı bizlere emretmiştir.
Efendimiz (sav) hadislerine şöyle devam ediyor:
Bil ki! Eğer bütün ümmet sana fayda vermek için toplansa Allah’ın senin için yazdığı ve ezelde takdir ettiği menfaatten başkasını sana ulaştıramaz.
Yani bütün hayırlar, bütün menfaatler ve bütün iyilikler ancak Allah’ın elindedir ve O’nun takdiriyledir. O istemese, bütün insanlar ve cinler hatta bütün mahlûkat toplansa, en ufak bir menfaati bizim için yaratamaz. Bir damla suyu, bir tek başağı, bir nefesi bize ihsan edemez. Bu sebeple, hangi hayır olursa olsun, hangi elden ve sebepten gelirse gelsin, o hayrın asıl sahibi Allah’tır ve O’nun izni ile bize ulaşmıştır. Şükür ve hamda ancak O layıktır.
Eğer bütün ümmet sana zarar vermek için bir araya gelse Allah’ın senin için yazdığı ve sana takdir ettiği şeyden başka sana hiçbir zarar veremez.
Yani menfaat Allah’ın elinde olduğu gibi zarar da Allah’ın elindedir. Zararı da ancak O yaratır. Eğer bütün insanlar ve cinler bir araya gelse ve bize zarar vermek ve bizi helak etmek istese, ancak Allah’ın ezelde yazdığını bize ulaştırır. İşte bu sırdandır ki, Cenab-ı Hak Tevbe suresinde Peygamberimize şöyle emrediyor: “De ki, Allah’ın yazdığından başkası bize isabet etmez. O da bizim mevlamızdır.” Yani bizim hakkımızda hangi hükmü verirse versin, bizim sahibimizdir, bizim dostumuzdur. Bize düşen, O’nun bizim hakkımızdaki hükmüne razı olmaktır.
Kalemler kaldırıldı. Yani kader defterlerini yazan kalemler kaldırıldı. Artık menfaat ve zarar, takdir-i hüda ile ezelde tespit edildi. Sayfalar da kurudu. Yani kader kalemi kaldırıldığı gibi, ilahi takdirin yazılı olduğu sayfalar da kurudu. Artık hiç bir hüküm değişmez.
Şimdi hadis-i şerifte anlatılan noktaları şöylece maddeleyelim:
1- Allah’ı muhafaza edeni Allah da muhafaza eder.
2- Allah’ı muhafaza edene Allah rahmet ve keremiyle yönelir.
3- İstediğimiz zaman Allah’tan istemeli ve sebeplerle gelen nimetleri Allah’tan bilmeliyiz.
4- Yardım dileyeceğimiz zaman da yalnız Allah’tan yardım dilemeli ve sebeplerle gelen yardımı yine ondan bilmeliyiz.
5- Ve bilmeliyiz ki, bütün ümmet menfaatimiz veya zararımız için toplansa, ancak Allah’ın bizim için takdir ettiğini bize ulaştırabilirler. Bundan başka bize ne faydaları olur, ne de zararları. Zira kader defterini yazan kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.