Nefis ile Aklın Karşılaştırılması
Nefis, şeytanın vesvese ve telkinlerini aynen kabul edip benimser ve onların haklı ve doğru olduğunu ispatlamak için de, etraftaki kötü örnekleri misâl ve delil olarak göstermeye çalışır. Ona göre, bu örneklerin varlığı onların doğru ve iyi şeyler olmaları için yeterli delildir. Akıl ise, şeytanın vesvese ve telkinlerini yanlış bulup reddeder ve kötü örneklerin delil olmadığını söyler. Bu sebeple, nefislerine uyan kimseler, etrafta gördükleri kötü örneklerden çok etkilenir ve onları hemen taklit etmeye kalkarlar. Akıllarına uyanlar ise, gördükleri şeyleri taklit etmeden önce onları tahkik eder ve doğru olup olmadıklarını incelerler. Nefis insana, "Bu titizlik nedir? Neden lezzetleri terk edip kendine eziyet veriyorsun? Senin gibi titizlik gösteren var mıdır? Herkes kendi keyf ve çıkarı peşinde değil midir? Sen bu hâlinle gülünç oluyorsun? Hangi zamanda yaşadığının farkında mısın? Herkes cehenneme gidecekse sen de oraya gitmeye razı ol." der. Akıl ise, "Hayır! Bu titizlik boşuna değildir. O, tâbi tutulduğumuz imtihanın gereğidir. Bu imtihan ancak bu titizlikle kazanılabilir. Bu öyle büyük bir imtihandır ki, bir tarafında bütün güzellik ve mutlulukların yeri olan cennet, bir tarafında da bütün musibet ve azapların mekânı olan cehennem vardır. (Merhum Bediüzzaman şöyle demiştir: "Her bir insanın başına öyle bir imtihan açılmıştır ki, eğer onun aklı olsa ve dünyanın yedi kıt'asına sahip bulunsa, bu imtihanı kazanmak için bunların hepsini fedâ eder.") Bu titizlik ve çekingenlik, keyf ve lezzetlere karşı değil, onların kaçınılmaz bedeli olan cehennem azabına ve ahiret sıkıntılarına karşıdır. Bazı kimselerin bir şeyler yapması, ne o şeylerin doğru olduklarını, ne de herkese yaradıklarını göstermez. İnsanların çoğunun cehenneme gitmesi de onun azabını hafifletmez. Onun için Allah Teâlâ, 'Siz zâlim olup cehennemi hak ettikten sonra, orada birlikte olmanız size bir yarar sağlamaz.’ (Zuhruf, 39) buyurmuştur. Sıcak bir Temmuz gününde bazı insanların güneş altında terlemesi, onun sıcaklığını azaltmaz. Ve serin bir yerde barınma imkânı olan bir kimsenin güneş altında terleyen bu insanları görünce gelip onlar gibi güneşte azap çekmeye rıza göstermesi delilikten başka bir şey değildir. (Onlar için de bir şey yapmak gerekirse, bu, onları da serin yere davet etmektir.) Helâk olanların hepsi geçici heveslerin kurbanlarıdır. Cennetin ebedî mutluluğuna talip olanlar, bunun bedelini de vermekten çekinmezler. Bu bedel, fâni heveslerin müptelâsı olmamak ve özellikle haram ve yasaklardan sakınmaktır." der. Allah Teâlâ, "Hayır peşinde olanlar cennette, fısk ve fücur peşinde olanlar cehennemdedirler." (İnfitâr, 13-14) buyurmuştur.
Şeytan önce kişiye Allah, ahiret, hesap ve kitabın olmadığını söyler. Bu korkunç telkini kabul ettiremezse, bu sefer onun bir gün tevbe edip affa uğrayacağını söyler. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Şeytan insanlara (ileride tevbe edeceklerini) va'deder ve (nasıl olsa, Allah’ın kendilerini affedeceğini) söyler. O, böylece insanları oyalayıp aldatır." (Nisa, 120) Onun bu telkinle oyaladığı kimseler nefislerine uyan kimselerdir. Akıllarını dinleyenler ise, onun bu oyununu da bozarlar.İHYA.